| Çalıştığım mütahitin ayrı bir odası var.. | Open Subtitles | حسنا ، أنتِ المقاول و أعمل من أجلك وقد حصلتِ على غرفة الضيوف |
| De La Sol'un arkada gizli bir odası var. | Open Subtitles | دي لا سول حصلت على غرفة سرية في الخلف. |
| Hava geçirmez bir odası var. | Open Subtitles | إنه يحتوي على غرفة محكمة الإغلاق |
| Orada güzel, sıcak bir odası olan bir arkadaşım var. | Open Subtitles | نعم لدي صديق لديه غرفة دافئة و جميلة |
| Kendine ait bir odası varken yaptığı şeye bakın. Şaşılacak ne var ki? | Open Subtitles | لديه غرفة لمفرده و هذا ما يقوم بفعله ؟ |
| Doğru.. Akvaryum ve magazinlerle dolu bir odası var. | Open Subtitles | هذا صحيح ، لديها غرفة صغيره للمجلات الإبحايه و بها حوضٌ للأسماك |
| Kahretsin, benim için de bir odası yok ama hazırlıyor. | Open Subtitles | أعني اللّعنة، لم يكن لديها غرفة لي ولكنها تعدّ واحدة، أقسم لك |
| - Özel bir odası olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | أخبرتني أنها تملك غرفة خاصة هيّ بالفعل |
| Onun, fazladan bir odası var. | Open Subtitles | إنها تملك غرفة إضافية |
| Aptalca belki ama çocuğumun yeşil bir odası olacağını hayal ederdim. | Open Subtitles | إنه غباء، ولكن... كنت أتصوّر طفلي في أن تكون لديه غرفة خضراء |
| Sizin Renolu polisin çok özel güvenlikli bir odası varmış. | Open Subtitles | ((تحدثت مع الجهة المختصة بـ((باليرمو هذا الشرطى لديه غرفة بأحد الابراج |
| Evinde çocukluğumdan kalma eşyalarla dolu bir odası var kitap dolabındaki gizli kapının arkasında. | Open Subtitles | لديها غرفة مملوءة بأغراض طفولتي بمنزلها وراء مدخل سري في خزانة |
| Gail teyzenin şehir dışından gelen bir gazeteci için de bir odası var mıdır sence? | Open Subtitles | أتظن أن خالتك (غايل) لديها غرفة لصحفي من خاج البلدة؟ |
| Sue, Becky'yi korumak için McKinley'den ayrıldı ve bu çılgınca ve Santana Kurt ve Rachel'la New York'ta yaşıyor ama bir odası yok ya da NYADA'ya gitmiyor, yani tam olarak ne yapıyor? | Open Subtitles | (سو) غادرت مدرسة ميكنلي لتقوم بحماية (بيكي)، الأمر الغير معقول و(سانتانا) تعيش في نيويورك برفقة (كورت) و(رايتشل)، [لكنها لا تملك غرفة نوم أو تذهب لجامعة [نيادا، |