"bir parçası olan" - Translation from Turkish to Arabic

    • كجزء من
        
    • جزء من
        
    Kolorektal kanser için yapılan taramanın bir parçası olan kolonoskopiyi yaptıranlar neyi kastettiğimi anlayacaklardır. TED والذين قاموا منكم بعملية تنظير للقولون كجزء من برنامج الكشف سيعرفون عما أتحدث
    Genelde bunun gibileri göreceğiz, üretken, organik bir çerçevenin kaçınılmaz bir parçası olan simbiyotik olarak bağlanmış bir yapı. TED سنستطيع أن نراهم كهذه كجزء من النظام العضوي المنتج الذي هم حتماً جزء منه في ارتباط عضوي
    Bir de kuantum mekaniğin bir parçası olan belirsizlik prensibi var, anladığım kadarıyla. (Gülüşmeler) Ve bu yazarken sürekli olur. TED ويوجد ايضا مبدأ التشكيك كجزء من آلية الميكانيكا الكمية، كما فهمتها. (ضحك) وهذا يحدث بإستمرار في الكتابة.
    Ve IDEO'nun bir parçası olan Itch'deki bir grup yaklaşık 12 metrelik bu interaktif duvarı tasarladı. TED ومجموعة في إتش والتي هي جزء من أيديو قامت بتصميم هذا الحائط التفاعلي والذي يبلغ ارتفاعه أربعة طوابق.
    Formatın bir parçası olan deney, bu ortamın sağladığı bir durum. TED وهذا شيء تسمح به هذه الوسيلة القيام بالتجارب كان جزء من الأسلوب نفسه
    Eğer öyleyse; o zaman sizler, gerçekten de deneyimizin bir parçası olan ve tam olarak bunu yaptığımız, ABD işverenleri gibi değilsiniz. TED إن كنت تعتقد كذلك، إذاً أنت لست كأصحاب العمل الأمريكيين الذين، في الواقع، جزء من تجربتنا، أي أننا قمنا باختبار ذلك تماماً.
    (Gülüşmeler) Basit bir jest ama Müslümanları normalleştirme ve insancıllaştırma üzerine "diğer" değil de "biz"in bir parçası olan toplumumuzda önemli, bilinçaltı bir etkiye sahip. TED (ضحك) إنه فعل بسيط، ولكن له تأثير غير واضح ومهم في إظهار المسلمين بمظهر عادي وإنساني وإدخالهم في المجتمع كجزء من "نحن" بدلاً من "الآخر."
    Hayatın basit anlarda sunduğu, Amy'nin varoluşunun bir parçası olan dünyayı görmenin bir güzelliği var, sabah işe gitmek gibi, Michigan Gölü'nden yansıyan güneş parıltılarına bakmak ya da ışığın günün farklı saatlerinde birlikte inşa ettiğimiz evin içinde nasıl parladığını görmek; Şikago'da bir fırtınadan sonra bile, çevrede yeni birikmiş karları fark etmek; ya da kızım bas gitarını çalarken odasına göz atmak gibi. TED هناك جمال في اللحظات البسيطة التي تمنحها لنا الحياة، طريقة لرؤية العالم كجزء من جينات إيمي، كما في رحلتي الصباحية، أري الشمس بأشعة منعكسة علي بحيرة متشيغان، أو أتوقف لأرى كيف يلمع الضوء في أوقات مختلفة من اليوم في المنزل الذي بنيناه سوياً.. حتي بعد عاصفة شيكاغو، ألاحظ البداية الجديدة للثلوج في جميع أنحاء الحي.. أو أختلس النظر إلى غرفة ابنتي وهي تتدرب علي الجيتار.
    Olimpik Gelişim Programının bir parçası olan Kaliforniya eyalet takımında oynuyordum. TED كنت ألعب لصالح فريق ولاية كاليفورنيا وهو جزء من برنامج التطوير الأولمبي.
    Bağışıklık sisteminin bir parçası olan dalaktaki bir tıkanma hastayı enfeksiyon riskine sokar. TED انسداد الطحال، وهو جزء من الجهاز المناعيّ، يعرّض المريض للإصابة بإنتانات خطيرة.
    Dr. Wolfe'un yıllarca uğraştığı programının bir parçası olan hayvansal virüsleri incelemek için kullanılacak kanlar. TED وسيتم اختبار الدم للبحث عن الفيروسات الحيوانية المنشأ، جزء من البرنامج الذي قام بإعداده د.
    Evrenin nihai bir parçası olan biz insanlar , bir nevi evrenin seçimlerinin gözlemcisi ve sözcüsüyüz. TED كبشر ، في نهاية المطاف نحن جزء من الكون ، نحن نوع من المتحدثين أو من جانب المراقبين للدائرة الانتخابية الكون.
    Alacakaranlık Kuşağı'nın bir parçası olan çok da önemli olmayan bir tutam anı insanın aklından geçen kahkahalar atan bir hayalet olduğunu düşünecek. Open Subtitles همسة من ذكرى ليست هامة في الحقيقة شبح ضاحك يمر بعقل الإنسان جزء من منطقة الشفق
    Buraya bir bıçakla bu kadar rahatlıkla gelebildiysen... bu deneyin bir parçası olan... Open Subtitles انه الشخص الوحيد الذي يملك سكينا لو ان احدنا جزء من التجربة ربما كان انت
    Ağzının bir parçası olan kolları, kerevitin pençelerine benzemektedir. Open Subtitles سلاحه هو جزء من فمه, أشبه بِمخالب جراد البحر

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more