Daha büyük bir pazar ama hala sanatsal bütünlüğümü koruyorum. | Open Subtitles | إنهُ سوق أكبر بكثير لكنني لا زلتُ أحتفظ برصانتي الفنية |
Yaptığı şey interneti kullanarak sınırsız bir pazar oluşturmak ve A kişisinin sahip oldukları ile C kişisinin istediklerini, bunlar ne olursa olsun eşleştirmektir. | TED | ما تفعله هو استخدام الانترنت لإنشاء سوق لانهائي ليطابق ما يملكه الشخص أ مع مايريده الشخص ب، اي ما يكون ذلك. |
Ve tapınılan insanların kısmen yediği besinlerle ilgili gelişmekte olan bir pazar bile var. | TED | في الحقيقة هناك سوق خاص لهذه المنتجات .. لبيع الوجبات التي خلفها المشاهير |
Bir baba güzel bir pazar sabahı kızını ziyaret edemez mi? | Open Subtitles | ألا يمكن لأب أن يزور ابنته في صباح يوم أحد جميل؟ |
Huzurlu bir pazar sabahında onlar dışarıda ne yapıyorlar? | Open Subtitles | ماذا يفعلون بالخارج هناك صباح يوم احد وقت السلم ؟ |
Shakuntla, şehir gangsterleri tarafından haraca bağlanmış bir pazar satıcısı. | Open Subtitles | شاكنُتلا , بائعة في السوق المحلية مرهوبة من عصابات الشوارع |
Bunu isteseydim bir pazar günü St. Joseph kilisesine gidip beni hiç tanımayan siyah kıyafetli bir adama giderdim. | Open Subtitles | إذا أردته أتمكن من الحصول عليه في يوم الأحد في سانت جوزيف مجانا من رجل الدين الذي حتى لايعرفني |
Bu önemli bir bilgi çünkü bize, son 40 yılda, kar amacı gütmeyen kuruluşların kar amacı güden şirketlerle kıyaslandığında, herhangi bir pazar payı almasının mümkün olamadığı gerçeğini söyler. | TED | تلك حقيقة مهمة. لأنها ترينا انه في 40 سنة. القطاع غير الربحي لم يكن بإستطاعته ان يصارع اي حصة سوق من القطاع الربحي |
Neredeyse farkında olmadan, bir pazar ekonomisine sahip olmaktan bir piyasa toplumu olmaya sürüklendik | TED | لقد جنحنا تقريباً بدون أن ندرك من كون لدينا إقتصاد سوق حر الى كوننا نصبح مجتمعات أسواق. |
Bu zor birşey: bu çok bölünmüş bir pazar ve hiçbir geliri olmayan bir tüketici popülasyonu var. | TED | انه شيء صعب: انه سوق تجاري مقسم جداً ومستهلكين لا دخل لديهم. |
Genel utandırmanın bir ticari mal ve utancın bir endüstri olduğu bir pazar yeri ortaya çıktı. | TED | وقد ظهرت سوق جديدة حيث الإذلال العلني يعتبر سلعة و الإفتضاح صناعة. |
Genç bir danışman olan bu Suudi bayan arkadaş kadın olarak ilgi çekmekte zorlandığım bir pazar olan Suudi Arabistan'da ilk projemi satmamda bana yardımcı oldu. | TED | كانت مستشارة شابة، سيدة سعودية وصديقة لي، والتي ساعدتني في بيع أول مشروع لي في السعودية، سوق كنت أجد صعوبة كامرأة في الحصول على أجر فيه. |
Burası bir pazar yeri, bu da Kenya’da, Toi Pazarı, bir sürü tacir, neredeyse almak istediğiniz her şey burada. | TED | هذا سوق ، أيضا في كينيا، سوق توي، الكثير من التجار ، يوجد كل شيء تقريبا تريد شراؤه. |
Bunun yolu da tüm dünyayı kapsayan global bir pazar oluşturmaktır. | TED | ذلك بإيجاد سوق عالمي واحد من خلال العولمة. |
Sıradan bir pazar günüymüş gibi geçireceğiz, özel bir şey yapmayacağız. | Open Subtitles | تعلمون, فقط عاملوه و كأنه يوم أحد عادي لا شيء مميز |
Sıradan bir pazar günüymüş gibi geçireceğiz, özel bir şey yapmayacağız. | Open Subtitles | تعلمون, فقط عاملوه و كأنه يوم أحد عادي لا شيء مميز |
Kusursuz bir pazar günü oldu. Herşeyi berbat etme. | Open Subtitles | هذا قد كان يوم احد جميل ورائع دعنا لا نخربه |
Ama bir pazar kilisedeyken rahibin şöyle dediğini duydum: | Open Subtitles | ولكن في يوم احد , كنت في الكنيسة وسمعت الكاهن يقول |
Bunu daha iyi bir pazar ? | TED | نحتاج لوضع هذه الملاحظات بصورة أفضل في السوق. |
Bu yılın Nisan ayında, bir pazar öğleden sonrasıydı. | TED | إنه كان ظهر يوم الأحد في ابريل من هذا العام |
Ve beni bir pazar akşam yemeğine davet edersin. | Open Subtitles | وتَدْعوني لعشاءِ يوم الأحدِ |
Pekâlâ, işte bir pazar. | Open Subtitles | كل الحق ، وهذا هو السوق. |