| Parlak zırhlı şövalyem... çok parlak bir pazarlamacı. | Open Subtitles | مبروك إنه رجل مبيعات ذو صلعه لماعة و يرتدي نظارات كاللبون |
| Adamın politikaya atılmadan önce bir pazarlamacı olduğunu unutma. Ev aletleri satıyormuş. Bir dünya buzdolabı sattığına dair bahse mi girmek istiyorsun? | Open Subtitles | تعلمين بأنه كان رجل مبيعات قبيل دخوله السياسة، "أجهزة منزلية" |
| İyi bir pazarlamacı olamazsın. Tamam. | Open Subtitles | أنك قد لا تكون رجل مبيعات جيد - حسناً - |
| Ve şunu hatırla iyi bir pazarlamacı olduğunda... başlangıçta... | Open Subtitles | وأنا أتذكر أنك كنت مندوب مبيعات جيداً في البداية |
| Ben iyi bir pazarlamacı olmayacağım. | Open Subtitles | لن أكون مندوب مبيعات جيداً |
| Ben mükemmel bir pazarlamacı olacağım.işte bu kadar. | Open Subtitles | بل سأكون مندوب مبيعات عظيماً |
| İyi bir pazarlamacı herşeyi satar. | Open Subtitles | مندوب المبيعات الجيد يستطيع أن يبيع أي شيء |
| Ayrıca bir pazarlamacı neye niyetlenmiş olursa olsun... | Open Subtitles | ومهما كان ما يمر به مندوب المبيعات |
| Bob harika bir pazarlamacı. | Open Subtitles | (بوب) رجل مبيعات رائع. |
| bir pazarlamacı gülümsemezse Amerika'da çıplak sayılır. | Open Subtitles | مندوب المبيعات في "أمريكا" يُعتبر عارياً دون ابتسامة. |