"bir sandalyeye" - Translation from Turkish to Arabic

    • على كرسي
        
    • إلى كرسي
        
    • في الكرسي
        
    • إلى مقعد
        
    Mezuniyet törenine gidiyormuş gibi giyinmiştim ve beni hızlıca stüdyoya sokup dönen, tekerlekli bir sandalyeye oturttular. TED دخلت الأستوديو وكأنني ذاهبة إلى حفلة موسيقية، فأقحموني داخل الأستوديو وأجلسوني على كرسي دوار ذي عجلات.
    Neden,şu anda bile, bir sandalyeye oturuyorum... çayımı yudumluyorum ve el yazısı okuyorum. Open Subtitles حتى الآن .. أنا فقط جالس على كرسي احتسي بعض الشاي ..
    Bu yüzden de diğer insanlar bilardo oynayıp etrafta takılırlarken ben boş zamanlarımı bir sandalyeye bağlı ve kafamda çöp tenekesiyle geçiriyorum. Open Subtitles ما يعني أنه, بينما يلعب الأشخاص الأخرين البلياردو و يمضون الوقت00 كنت أقضي أوقات فراغي مقيدا إلى كرسي وعلى رأسي سلة قمامة0
    Bu kadın Tracy Strauss ve sen onu bir sandalyeye mi zincirledin? Open Subtitles و أنت قيدتها إلى كرسي لهذا نحتاج إلى دعم أفضل
    O vahşilerin senin kanlı bedeninden arta kalanlarla beslenebilmeleri için seni yanlız ve bir sandalyeye bağlı halde bıraktı. Open Subtitles تركتك بمفردك مقيد في الكرسي فاقد الأمل , في انتظار ان يتم النيل منك بطريقة دموية
    Jerry şu anda şehrin bir yerinde bir sandalyeye bağlı vaziyette. Open Subtitles و الان , جيرى مقيد إلى مقعد فى مكان ما بوسط المدينة
    Sen onları sinirlendir, onlarda seni bir sandalyeye bağlasın ve havuzun dibine bıraksınlar. Open Subtitles أنت تغضبهم فيربطونك على كرسي ويتركونك في قعر مسبح
    Dur, 15 santimlik topuklularla buzlu bir sandalyeye çıkıp boynunu kıracaksın ve ben tozluk giymiş bir at ile tekerlekli sandalyede ağzındaki çubukla klavyeden "Üzgünüm, işe yarayacağını sanmıştım." yazan senle bir başıma kalacağım. Open Subtitles توقفي , انت ستسلقين على كرسي متجمد وانت مرتدية كعبا طوله 6 انشات وتكسرين عنقك وبعدها سأعلق مع حصان مرتدي بنطالا ضيقا
    Görebiliyorum ve sonunda sallanan bir sandalyeye sahip olduğum için ne kadar mutlu olsam da, artık eve gitme zamanının geldiğini düşünmüyor musun? Open Subtitles استطيع ان ارى هذا , وبرغم سعادتي بالحصول اخيرا على كرسي يدور الا تعتقد ان الوقت قد حان لتعود للمنزل؟
    Neden onu uykusuz halde kısa bir sandalyeye oturtup üzerinde lastik hortum kullanmıyoruz? Open Subtitles ماذا لو وضعناها على كرسي تحرم من النوم ,طريقة جيده للاعتراف
    bir sandalyeye bağlıyken şikayetlerinizi dinleyecek değilim. Open Subtitles لن أستمع لشكاويكم بينما أنا مُقيد على كرسي.
    Aynı zamanda da, 'Çocuklarını disipline ederken, dimdik ama altında şiltesi olan bir sandalyeye otur. TED وقالت لي، "عندما تخاطب أطفالك، إجلس على كرسي مريح مع سطح ليّن.
    O zaman, yeni bir sandalyeye ya da bir ofis idarecisinin halledebileceği bir şeye ihtiyacın olursa söyle. Open Subtitles إذن أعلمني إذا احتجت إلى كرسي جديد أو أي شئ تستطيع المسؤولة عن المكتب عمله لك
    Seni, yere çakılmış bir sandalyeye sıkıca bağlar milim bile hareket edemediğinden emin olurlardı. Open Subtitles كانوا يربطونك بشريط لاصق إلى كرسي مثبت في الأرض يديرون الشريط عليك مرتين ليتأكدوا من أنك لن .. تبرح قيد أنملة
    Bileklerimi birbirine kenetleyebilirsin beni çıplak olarak bir sandalyeye bağlarsın ağzımdan istediğin sözü alır, istediğin her şeyi yaparsın. Open Subtitles يمكنك ربط معصميّ تقيدني عارية إلى كرسي تضع الكلمات في فمي..
    Bir an için, orada boş bir sandalyeye konuştuğunu zannettim, yani... Open Subtitles في لحظة إعتقدتك تتحدث إلى كرسي فارغ, لذا...
    Hiçbir şey yapamazsın çünkü ufacıksın, bir sandalyeye bağlısın ve kimse nerede olduğunu bilmiyor. Open Subtitles لأنّك صغير و أنتَ مقيّد إلى... كرسي, و لا أحد يعلم أين أنت.
    bir sandalyeye hapsolmuş şekilde gökyüzünde uçmak mı? Open Subtitles بينما قيد إلى كرسي تتحرك في السماء،
    O vahşilerin senin kanlı bedeninden arta kalanlarla beslenebilmeleri için seni yalnız ve bir sandalyeye bağlı halde bıraktı. Open Subtitles تركتك بمفردك مقيد في الكرسي فاقد الأمل , في انتظار ان يتم النيل منك بطريقة دموية
    Bunu bir sandalyeye bağlı olan kadın söylüyor. Open Subtitles قولي للمرأة المقيدة في الكرسي
    Bir baktım ki, ben...ben bir sandalyeye bağlıyım ve adam önümde oturuyor. Open Subtitles الشيء التالي الذي أعلمه وجدتني مقيداً إلى مقعد وهذا الرجل يجلس أمامي كيف كان يبدو؟

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more