Savunmasına çalışmamak için bir sebep değil bu. | Open Subtitles | ذلك ليس سبباً كافياً لنتوقف عن الدفاع عنها |
Bunun için üzgünüm aşkım ama bu okulu asman için bir sebep değil. | Open Subtitles | يؤسفني ذلك يا حبيبتي لكنه ليس سبباً لترك المدرسة |
- İyi bir sebep değil. - Ama gerçek bu. | Open Subtitles | إن هذا ليس سبباً جيداً إنها الحقيقة |
Tekrar söylüyorum, hayır demen için yeterli bir sebep değil. | Open Subtitles | أيضا ليس سبب للرفض |
Hayır demen için yeterli bir sebep değil. | Open Subtitles | ليس سبب للرفض |
Evet, ama bu sizi çılgınca sevmeyen biriyle birlikte olmak için bir sebep değil. | Open Subtitles | ولكن هذا ليس سببا كافيا لتحتملي شخصا لا يحبك كفاية؟ في الوقت الحالي فانا لست متاكدة انه يوجد في الرجال |
Ama sana nazik davranıyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Ve iyi bir sebep değil. | Open Subtitles | و لكنى أعرف أنه طالما أنها تعاملك بلطف فلابد أن يكون ذلك لسبب معين و ليس سببا طيباً |
Bu pek yeterli bir sebep değil. Hatta bir sebep bile değil. | Open Subtitles | هذا ليس سبباً كافياً هذا ليس سبباً |
Bu, boşanmak için geçerli bir sebep değil. | Open Subtitles | و لكن هذا ليس سبباً وجيهاً للطلاق. |
Yine de beni davet etmemesi için geçerli bir sebep değil. | Open Subtitles | يبقى .. ذلك ليس سبباً لعدم دعوتي |
O gün olanlar, arkadaşımdan kaçmak için bir sebep değil. | Open Subtitles | ما حدث ذلك اليوم ليس سبباً لتجنب صديقي |
Bu boşanmak için bir sebep değil. | Open Subtitles | هذا ليس سبباً لطلب الطلاق |
Bu bir sebep değil. | Open Subtitles | هذا ليس سبباً مُقنعناً |
Bu da bir sebep değil. | Open Subtitles | هذا ليس سبباً مُقنعاً أيضاً |
Bilmem, sence 300 yıldır soykırıma uğramaları yeterli bir sebep değil mi? | Open Subtitles | حسنا،أنا لا أعلم ربما 300 عام من الإبادة الجماعية هذا ليس سببا كافيا لك يا بطل؟ |
bu iyi bir sebep değil, bunu biliyorsunuz. | Open Subtitles | "تمتع بالجحيم, إلى اللقاء فهذا ليس سببا جيدا وانت تعلم هذا |
Bir şeyi bırakmak için makul bir sebep değil bu. | Open Subtitles | و ذلك ليس سببا جيدا للتخلي عن اي شيء |