Garip bir üniforma giyiyordu. Işıkları kontrol eden bir silahı vardı. | Open Subtitles | كما كان يرتدي زياً غريباً، وكان لديه سلاح يتحكّم بالضوء. |
Resepsiyonda görevliydim, çelik başlıklı adamın biri içeri daldı susturuculu bir silahı vardı. | Open Subtitles | كنت بجوار مكتب الأستقبال ثم دخل رجل يرتدى خوذة. و كان لديه سلاح كاتم للصوت. |
bir silahı vardı. | Open Subtitles | إنهُ يملك سلاح. |
bir silahı vardı. | Open Subtitles | إنهُ يملك سلاح. |
Buna benzer bir silahı vardı. | Open Subtitles | كان يملك مسدساً كهذا |
- Onun bir silahı vardı. - Kimin? | Open Subtitles | -كان يملك مسدساً |
Her ailenin ruhsatlı bir silahı vardı. | Open Subtitles | كل من هؤلاء العائلات كان لديها مسدس مسجل |
Ve tabi ki burada, Hans Rosling gibi siz de konuşmacıysanız, konuşmacı bu karmaşayı aldatıcı bulur. Ama Hans Rosling'in durumunda, dün kılıç yutma numarasında gerçekten gizli bir silahı vardı. | TED | وبالطبع، إذا كنتَ متحدثًا هنا، مثل هانز روزلنج، يجد المتحدث هذا التعقيد صعبًا. ولكن في حالة هانز روزلنج، كان لديه سلاح سري بالأمس، حرفيًا, في عرضه لابتلاع السيوف. |
Çünkü gizli bir silahı vardı. | Open Subtitles | لأن لديه سلاح سري |
Stuart'ın bir silahı vardı. | Open Subtitles | هو ستيورات كان لديه سلاح |
- Konuşan da kimmiş? - Kızın büyük bir silahı vardı. Onu gördüm. | Open Subtitles | من الذى يتكلم بحق الجحيم - كان لديها مسدس كبير ، لقد رأيتها - |