"bir soru değil" - Translation from Turkish to Arabic

    • ليس سؤالاً
        
    • ليس سؤالا
        
    • ليس بسؤال
        
    • ليس بسؤالٍ
        
    • سؤال غير
        
    • ليس سؤال
        
    • هناك تساؤلات
        
    • هذا سؤالا
        
    Bu bir soru değil, Profesör. Fakat bırakalım da izleyiciler kendileri görsün. Open Subtitles هذا ليس سؤالاً يابرفسور لكننا سنجعل الجمهور يحكم بنفسه
    Ben bir düşüneyim. Bu basit bir soru değil. Open Subtitles دعنى أفكر، دعنى أفكر، إنه ليس سؤالاً سهلاً
    Pekala, bu resmi bir soru değil ve yanlış anlamanızı istemiyorum ama oğlunuz hep bu kadar garip mi davranırdı? Open Subtitles حسناً، هذا ليس سؤالاً رسمياً ولا أريدكما أن تسيئا فهمه لكن هل ابنكما غريب هكذا دائماً؟
    Bu tuzak bir soru değil. Onunla yatıyor musun, yatmıyor musun? Open Subtitles إنه ليس سؤالا خادعًا ، هل تضاجعها أم لا ؟
    Bu, esasen ne olup olmayacağı ile ilgili bir soru değil; kadınlar ve "ötekiler" onları inşa etmediği takdirde binalarımızın, manzaralarımızın, kentlerimiz ve kırsal bölgelerimizin ne ölçüde daha çirkin, daha işlevsiz, daha adaletsiz ve daha onursuz olup olmayacağı ile ilgilidir. TED هذا ليس سؤالا لو إذا لكنه إلا أى حد مبانينا، المناظر الطبيعية، مدننا، مجتمعاتنا الريفية سيكونوا أقل جمالا، أقل فعالية، أقل إنصافا، أقل إحتراما لأن النساء والأشخاص الملونين أقل إحتمالية لإنشائهم.
    Cevap vermesi çok da kolay bir soru değil. Open Subtitles هذا... هذا ليس بسؤال سهل يمكن الإجابة عليه
    Zor bir soru değil. Evet ya da hayır? Open Subtitles إنّه ليس بسؤالٍ صعب، أجب بنعم أو لا
    Bu soruya cevap vermeyeceğim. Bu oyundaki bir soru değil, Anne. Open Subtitles لن أجيب على هذا السؤال انه سؤال غير رسمى يا أمى
    Bak sürtük, kendini ne sanıyorsun bilmiyorum ama bu çok şıkkı olan bir soru değil. Open Subtitles إنظرى إلى إيتها العاهره لا أعرف من تعتقدين نفسكِ لكن هذا ليس سؤال لديه أكثر من خيار ؟
    Teknik olarak, bu bir soru değil yani, devam etmem için fazla bir şey yok. Open Subtitles هذا ليس سؤالاً فعلاً، لذا ليس لديّ الكثير لأستمرّ به
    Bu pek kişisel bir soru değil. Open Subtitles أوه ، أمم هذا في الحقيقة ليس سؤالاً شخصياً
    Şu an bana sorman için çok da uygun bir soru değil. Open Subtitles هذا ليس سؤالاً جيداً تطرحه في الوقت الحالي.
    Ama bu bir soru değil ki. Korkarım buna mecbursun dostum. Open Subtitles هذا ليس سؤالاً انه خالي من الاستفهام كما أخشى
    Bu öyle olduğunu ifade etmek için sorulmuş bir soru değil eğer öyleyse bana gerçekten söylemeni istiyorum ki gelecek balolarda aday gösterilmediğine emin olayım. Open Subtitles هذا ليس سؤالاً بلاغي. انا اعني حرفياً هل ستخبريني اذا انتِ بطيئة بالفهم لكي اتأكد بأنكِ لستٍ مرشحة
    - Şu an sormak için iyi bir soru değil, Lavon. Open Subtitles هذا ليس سؤالا منصفا ليسأل لي الآن لافون
    Bu bir soru değil. Gerçeği açıklığa kavuşturuyorum. Open Subtitles انه ليس سؤالا انا اذكر الحقائق
    Bu bir soru değil. Bu bir soru değil, tamam mı? Open Subtitles هذا ليس بسؤال, ليس بسؤال, حسنا؟
    Zor bir soru değil. Open Subtitles إنه ليس بسؤالٍ صعب
    Müfettiş, bu uygun bir soru değil ve yanıtlamayı da düşünmüyorum. Open Subtitles أيها المشرف، هذا سؤال غير لائق، وليس لدي أيُّ نية للإجابة عليه
    Çok abes bir soru değil bu. Sen gerizekalı mısın ? Open Subtitles هو ليس سؤال بلاغي هل أنت متخلّفه عقليا؟
    Kahve molası için pekte uygun bir soru değil. Open Subtitles ستكون هناك تساؤلات مع تناول القهوه
    - Aslında, hiç de kötü bir soru değil. Open Subtitles -في الحقيقة هذا سؤالا ليس سيء

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more