Bütün sürücülere ne tür bir sosyal güvenlik ağı getirmeleri gerektiğini düşünüyorlardı. | TED | فكروا في نوعية شبكة الأمان الاجتماعي التي عليهم جلبها إلى كل السائقين. |
Psikolojik dünyan alt üst olurken en zor şey yeni bir sosyal çevre bulmak ve sosyal dünyanı oluşturmaktı. | TED | عندما يكون عالمك النفسي متحطم أصعب شيء يمكن فعله هو محاولة التواصل ومحاولة بناء عالمك الاجتماعي |
Gizlenmiş bir sosyal medya etiketi var ama adresi bulamadık. | Open Subtitles | هناك علامة شبكة اجتماعية مخفية، ولا نستطيع الحصول على الرابط. |
Zayıf bağların- bugün tanıştığın insanlar- tamamen yeni bir sosyal çevreye giriş biletin. | TED | روابطك الضعيفة، الاشخاص الذين تعرفت عليهم اليوم هم تذكرتك إلى حياة اجتماعية جديدة تماما |
Şimdi, karmaşık bir sosyal sistem planlaması yapmak zor bir iştir ve size bir hikaye anlatmama izin verin. | TED | نعلم جميعا أن تخطيط أي نظام اجتماعي معقد هو من الصعوبة بمكان واسمحوا لي ان أسرد لكم القصة التالية. |
Evet, saat 1'de bir sosyal yardımcı Kevin'i öğle yemeğine götürmüş. | Open Subtitles | نعم، موظف خدمات إجتماعية خرج مع كيفين للغداء في 1: 00. |
Eğer bu tarz bir sosyal durumu göz ardı ederseniz aşırı tepki alırsınız. | TED | عندما لا تكون هذه المعلومات البيئية الاجتماعية في الحسبان، تتلقى ردة فعل قوية. |
Her kurum kendi üyeleri olan insanlara yer tutacakları bir sosyal rol verir | Open Subtitles | كل مؤسسة تزود الناس الذين هم أعضاء فيها بشغل دور وظيفي غير إجتماعي |
Bu nedenle sosyal medya kullanmadığını söylemek ciddi bir sosyal tutum değildir sadece bir eğlence biçimini diğerleri için reddetmektir. | TED | لذلك رفضك استخدام وسائل التواصل الاجتماعي لا يجب إعتباره موقِف إجتماعي كبير. إنه مجرد رفض أحد أشكال الترفيه للغير. |
Yani nasıl olur da yarasalar böyle kısıtlı bilişsel yetenekleriyle bu kadar karmaşık ve stabil bir sosyal yapı kurabiliyorlar? | TED | إذاً كيف من الممكن أن تبقي الخفافيش على هذا التركيب الاجتماعي المركب و المستقر بالرغم من القدرات المعرفية المحدودة كهذه؟ |
Ardından işte Senegal; Çad'dan daha yüksek bir sosyal ilerleme seviyesi var, ancak GSYİH seviyesi aynı. | TED | ثم هنا السنغال ـ لديها مستوى أعلى من التقدم الاجتماعي من تشاد، ولكن نفس مستوى الناتج الإجمالي المحلي |
Brezilya'nın tam üstünde bir sosyal ilerleme süper gücü var- o da Kosta Rika. | TED | فقط أعلى البرازيل هل هناك دولة عظمي للتقدم الاجتماعي ـ إنها كوستاريكا. |
Şirketler, girişimciler, cüretli kapitalistlerin hepsi bunun büyük bir sosyal problem olmanın yanında, büyük bir iş fırsatı olduğunu anlaması lazım. | TED | الشركات,رجال الاعمال, رؤوس الاموال جميعهم يجب عليها ان يعوا أن هذه فرصة عمل عظيمة وفي نفس الوقت مشكلة اجتماعية كبيرة |
Oxford'dan kuzey İngiltere'ye gönderildi, anne ve çocuk yuvasına ve bir sosyal hizmet görevlisi atandı. | TED | ذهبت من اوكسفورد و أُرسلت إلى شمال بريطانيا إلى بيت الأمهات والأطفال وعين لها عاملة اجتماعية |
Ne yaptık, biz bire bir çalıştık, bire bir çalışmak için, oluşturmanız gereken daha önce hiç yapılmamış olan bir sosyal altyapı oluşturmanız gerekir. | TED | ما نقوم به هو أننا نعمل فردياً، ولكي تعمل بشكل فردي، عليك أن تُنشئ بنية تحتية اجتماعية غير متوفرة. |
Kendimizi daha randımansız yapmalıyız böylece daha belirsiz bir sosyal arama motorumuz olacak. | TED | نحن علينا أن نجعل أنفسنا غير فعالين قليلاً وعن طريق ذلك نحن نصنع محرك بحث اجتماعي غير دقيق |
Aslında içerdikleri ve hepimize mal olması açısından gerçekten çok kötü bir sosyal model. | TED | ولكنه أسوأ لنا جميعاً كنموذج اجتماعي وذلك بسبب ما يتعلق به وبسبب التكلفة. |
Annalisa Smith-Pallotta: Bu, Sage Smith-Pallotta:--gerçek bir sosyal... Binici Smith-Pallotta:--yenilik. | TED | اناليزا سميث بالوتا: هذا سيكون سيج سميث بالوتا: ابتكار اجتماعي رايدر سميث بالوتا: حقيقي. |
Bu yeni bir sosyal para birimi, denilebilir, bizim kredi değerlendirmemiz kadar güçlü olabilecek bir birim. | TED | إنها عملة إجتماعية جديدة، ان جاز التعبير، يمكن أن تصبح قوية مثل تصنيفنا الإئتماني. |
Aslında değil, o önemli bir sosyal işaret. | TED | في الواقع، الأمر ليس كذلك، بل هي إشارة إجتماعية مهمة. |
Bu,gerçek potansiyele sahip... ...bir sosyal değişikliğin oluşmasının temeli. | TED | هو أساس لشكل ينمو من أشكال الابتكار الاجتماعية ذا إمكانات حقيقية. |
Bir diplomat'ın akrabası olduğu için ona geçici bir sosyal güvenlik numarası atanmış. | Open Subtitles | بصفتها فرد من أفراد العائلة الدبلوماسيّة، فقد تمّ تخصيصها برقم ضمان إجتماعي وقتيّ. |
Sana yardım etmem için bana yardımcı olmalısın bir sosyal güvenlik numarası göremiyorum, yazışma adresi, bir telefon numarası bile yok. | Open Subtitles | عليك أن تساعدنى لأُساعدك أنا لا أرى رقم تأمين إجتماعى.. أو عنواناً للمراسلة أو حتى رقماً للهاتف |