| İnanın bana, bir yığın papirüsü olan üç kabile yaşlısıyla başa çıkabilirim. | Open Subtitles | صدقوني يمكنني التعامل مع ثلاثة شيوخ قبائل مع كومة من ورق البردي |
| Evet, sen bana bir yığın evrak işi çıkarmadan önce. | Open Subtitles | أجل، كنت كذلك، إلى أن أقنعتِني إلى كومة من الأوراق |
| Ve bir yığın İncil'le ilgili yorumunuz bir deyim oluyor. | Open Subtitles | انت ملحد وتعليقك حول كومة من الأناجيل هي اقوال لغوية |
| Büyük bir yığın dedi kız. Belki 40 yada 50 deste. | Open Subtitles | كمية كبيرة كما تقول ربما 40 أو 50 من الأوراق النقدية |
| Böylece bir yığın veriyi analiz ettikten sonra keşfettiğimiz şey şuydu; işsizlik ve sefalet 2011 Arap ayaklanmalarının tek sebebi değildi. | TED | إذن بعد تحليل أكوام من البيانات، ما اكتشفناه كان هذا: البطالة والفقر لوحدهما لم يؤديا للانتفاضات العربية في 2011. |
| Bu nedenle hapishanedeydim. ["Nsawan Hapishanesi"] Şimdi, gördükleriniz bir yığın cansız beden, | TED | كنت في السجن. ["سجن نساوان"] الآن، ما تراه هو كومة من الجثث. |
| Bunlar yemek için düşünen, ilerisi için düşünen, plan yapan, bir yığın ham sebzeye uzunca bakabilen, ve gerçekten onların farkında olan insanlardır. | TED | أشخاص يفكرون بالغذاء ينظرون للمستقبل , يخططون بإمكانهم التحديق في كومة من الخضروات و تمييزها. |
| -Çiçek odasında bir yığın yağmurluk var. | Open Subtitles | كلا , سأذهب لأحضر معطفى هناك كومة من المعاطف فى غرفة الزهور |
| - Hayır, ama gidip bir manto alayım. - Çiçek odasında bir yığın yağmurluk var. | Open Subtitles | كلا , سأذهب لأحضر معطفى هناك كومة من المعاطف فى غرفة الزهور |
| Ama ona biraz iyilik yapmalısın, bir yığın altının üzerine oturup sızlanıyor, başkasıyla evli nişanlısı için. | Open Subtitles | إنه يجلس على كومة من الذهب ويئن على خطيبة ذات وجهين. |
| Üç hafta önce . bir yığın para. Bir İngilizce sınıfı. | Open Subtitles | قبل ثلاثة أسابيع , كومة من المال درس الإنجليزية |
| Ama düşünüyorsan, lütfen satmam için bir yığın resim bırakır mısın? | Open Subtitles | لكن ان كنت ستفعلي هلا خلفت كمية كبيرة من اللوحات لابيعها |
| Ve itiraf etmeliyim ki, sınıflandırılmamış bir yığın postam ve üzerinden geçmediğim bir yığın e-postam var. | TED | ويجب أن أعترف أنه لا يزال لدي أكوام من البريد التي لم أقم بفرزها بعدُ وأكوام من رسائل البريد الإلكتروني التى لم أطلع عليها |
| Ülkenin dört bir yanından gelen bir yığın dolusu teknisyen raporu var. | Open Subtitles | كان لدي كومة كبيرة من التقارير الميكانيكية المتأخرة من كل أنحاء البلد |
| Oda karanlıktı. Sadece yerde uzanan belli belirsiz bir yığın gördüm. | Open Subtitles | ، الغرفة كانت مُظلمة رأيتُ فقط كومة مبهمة ملقاة على الأرض |
| Tabii parlak kusmuklu bir yığın peçete giymek istiyorsan. | Open Subtitles | إنها كومةً من المناديل, مغطاة بشبكةٍ لامعة. |
| Eğer bunu bir yığın hile olarak açıklayacaksanız, o zaman açıkladığınız şey gerçek bilinç değil, başka bir şeydir. | TED | إذا كنت ستفسر هذا كحقيبة من الخدع ثم هو ليس إدراك حقيقي , مهما كان ذلك |
| Marvin'in ve diğer insanların da söylediği gibi; "Bilinç bir yığın hiledir." | TED | وكما قالت مارفين , و كما قال الآخرون الإدراك هو حقيبة من الخدع |
| bir yığın şişko, gudubet yüzlü, mızırdanan hainler. | Open Subtitles | أيها الخونة القبيحون ذوي الكروش المنفوخة |
| bir yığın şey getirmişlerdi ancak bunları ne yapacaklarını bilmiyorlardı. | Open Subtitles | فقد تمكنت الحمله من جمع جبال من الأوعيه المعدنيه و كانوا يجهلون ماذا يفعلون بكل هذا الكم الهائل |
| Tıp okulunun ilk günü bir yığın kitap ve kadavra ile karşılaşıyorlar bu, maalesef ki, seni değiştirir. | Open Subtitles | باليوم الأوّل بكلية الطبّ يحصلون على رزمة من الكتب و جثّة شخص ميّت |