Margaret, yaratılmasına yardım ettiği bir yalanın içinde sıkışıp kalmıştı. | Open Subtitles | مارغريت كانت محبوسة في كذبة شاركت بتأليفها |
Gerçeğin bizi özgür bırakacağını düşünmüştüm ama şimdi daha büyük bir yalanın içinde hapsoldum. | Open Subtitles | اعتقدت بحق أن الحقيقة ستحررنا لكني الآن عالقة في كذبة أكبر |
İnsanlar genellikle bir yalanın içinde yaşamaktan mutlu olmuşlardır. | Open Subtitles | الناس غالباً كانوا سعداء بالعيش في كذبة |
Hepimiz kocaman bir yalanın içinde yaşıyoruz. | Open Subtitles | نحن نعيش كلنا في كذبة كبيرة |
Bob, döndüğünden beri bir yalanın içinde yaşadığını düşünüyordu. | Open Subtitles | إعتقد (بوب) بأنه يعيش في كذبة عند عودته هنا |