Erkekler ve kadınlar hâlâ birbirlerinden nefret ediyorlar, yani iyiyim. | Open Subtitles | ،مازال النساء والرجال يكرهون بعضهم البعض فأنا علي ما يرام |
İnsanları gerçek dünyadan ve dolayısıyla birbirlerinden koparma amacına hizmet eder. | Open Subtitles | يَخْدمُ لفَصْل النوعِ مِنْ العالمِ الطبيعيِ وعلى نفس النمط بعضهم البعض. |
Tüm gün birbirlerinden kaçınıyorlar, sonra tüm gece ortada yoklar. | Open Subtitles | إنهم يتجنبون بعضهم البعض طوال اليوم ثم يختفيان طوال الليل |
Eski bir numara oydu. birbirlerinden nefret ediyorlarmış. Kim diyor? | Open Subtitles | ،كانت العضو الأبرز على ما يبدو أنهما يكرهنا بعضهما البعض |
-Ve Julio yumurtayla yer birbirlerinden hoşlandığı için değil. | Open Subtitles | ليس لأن البيضة والأرض ساخنين مع بعضهما البعض |
Ve tıpkı balonun üstüne bir resim çizmişiz de onu şişiriyormuşuz gibi, resim hâlâ aynı resim ama mürekkep tanecikleri birbirlerinden uzaklaşmış hâlde; | TED | ومثل رسم صورة على بالون، ومن ثم نفخ البالون، فإن الصورة هي نفسها ، ولكن جسيمات الحبر قد تحركت بعيدا عن بعضها البعض. |
Bu robotlar birbirleriyle karşılaştıklarında, birbirlerinin konumunu tam olarak izleyip birbirlerinden sakınabilirler. | TED | عندما تقترب فيما بينها يقومون بتعقب مواقع كل واحد منهم بشكل دقيق و يمكنهم تجنب بعضهم البعض |
Eğer iki ya da daha fazla çocuğunuz varsa, bahse girerim ki çocuklarınız birbirlerinden tamamen farklılar. | TED | إذا كان لديك طفلان أو أكثر، أراهنك أنهم مختلفون تماما عن بعضهم البعض. |
Yabancılar birbirlerinden bir yudum su isteyebilirler. | TED | قد يسأل الغرباء بعضهم البعض عن رشفة من الماء. |
Yani, birbirlerinden öğreniyorlar. Ve araştırma bunu doğruluyor. | TED | إذاً فأنهم يتعلمون من بعضهم البعض. والبحوث تشهد على ذلك. |
Onlara birçok maddî mal bırakırsak tek yapacakları kavga etmek olur ve birbirlerinden nefret ederler. | TED | إذا تركنا لهم الكثير من الماديات، فسيكون الشجار كل ما يفعلونه وسيكرهون بعضهم البعض. |
Bu organizatörler, birbirlerini görüyor ve birbirlerinden öğreniyorlar. | TED | وهؤلاء المنظمون يشاهدون بعضهم البعض .. ويتعلمون من بعضهم البعض |
Demek bestecilerin hepsi birbirlerinden bir şeyler çalıyor. | Open Subtitles | حسناً، هؤلاء الموسيقيين أعتقد أنهم يسرقون من بعضهم البعض. |
Rekabet işe yarıyor, efendim, ama adamlar düşmandan daha çok birbirlerinden nefret ediyor olması sizi rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | المنافسة مفيدة يا سيدي, ولكن ألا تقلقك ؟ ربما يكره الرجال بعضهم البعض أكثر مما يكرهوا العدو |
Doktorlar birbirlerinden para almaz. | Open Subtitles | إن الأطباء يعالجون بعضهم البعض دون مقابل. |
Eşlerin birbirlerine söylediği masalsı sözlerle ya da tehditler ve ültimatomlarla değil ama çiftler birbirlerinden yavaşça kayıp gidiyorlar. | Open Subtitles | ليس عن طريق جولات من الصراخ ليس بالتهديدات و الانذارات لكن عن طريق ان اثنان يتباعدان ببطء عن بعضهما البعض |
Kapı komşulardı fakat aileleri birbirlerinden nefret ediyordu. | Open Subtitles | عاشا فى بيتين متجاورين، لكن أسرتيهما كانا يبغَضَان بعضهما البعض.. |
O ve kocam birbirlerinden nefret ediyorlardı. | Open Subtitles | كان هو وزوجي الراحل يكرهان بعضهما البعض. |
Bunun başlıca sebebi metalleri diğer maddelerden ve birbirlerinden ayırmanın çok kolay olmasıdır denilebilir. | TED | وهذا بالغالب بسبب أن إعادة تدوير المعادن سهل جداً وأيضاً فصلها عن الأشياء الأخرى وعن بعضها البعض |
İlk karşılaştıklarında birbirlerinden çok da etkilenmediklerini söylediler. | TED | قالا أنهما لم يكونا فعلاً معجبين ببعضهم البعض عند أول لقاء. |
Yaşlı Rufus'la Başkan birbirlerinden nefret ediyorlar. | Open Subtitles | روفوس الكبير والحقد الرئيسي لبعضهم البعض |
Ama birbirlerinden hoşlanmıyorlarmış gibi görünüyorlar. | Open Subtitles | لكن يبدوا وكأنهما غير معجبان ببعضهما البعض |
Daha önce de birbirlerinden ayrıldıklarında bayılmışlardı, şu bilezikler nedeniyle. | Open Subtitles | أغمي عليهما أيضاً من قبل عند فصلهما بسبب الأساور |
Ve bu kesinlikle harikaydı, öğrenciler birbirlerinden öğreniyorlar ve bize öğreterek öğrediklerini söylüyorlar. | TED | حقاً كان ذلك مذهلاً، حين يتعلم الطلاب من بعضهم البعض، وحين يخبروننا انهم يتعلمون ايضاً من خلال التدريس. |