bizim yaptığımız basitce hayvanlara avatarlarını nasıl kontrol edeceklerini ve sanal dünyadaki görünen objeleri keşfetmeyi öğretmekti. | TED | ما قمنا به أساسا هو تدريب الحيوانات و تعليمها كيفيّة التحكّم بالرموز الرقمية واكتشاف الأشياء الموجودة في العالم الافتراضيّ. |
Biz bu sinirsel osilatörlerin nerede olduğunu biliyoruz fakat bizim yaptığımız; bu birbirinden çok farklı hareket şekilleri arasında geçişe izin veren sinirsel osilatörlerin | TED | ونعرف أين توجد هذه المذبذبات العصبية ولكن ما قمنا به كان صنع نموذج رياضي لنرى كيف ينبغي أن ترتبط للسماح بهذا التغيير بين نوعين مختلفين من المشيات. |
Ve bu şu an, bu patlama noktasındayken, tamamen bizim yaptığımız şey. | TED | وهذا هو تماماً ما نقوم به الآن، ونحن في هذه اللحظة الفاصلة. |
Kürasyon bizim yaptığımız her şeyin merkezinde. | TED | العناية المتحفيّة هي أساس كل ما نقوم به. |
TE: bizim yaptığımız şey, diğer insanlara reçete yazmak değil. | TED | ثورديس: ما فعلناه ليست طريقة نفرضها على الأخرين. |
çoğu cep telefonunda. Şimdi, bizim yaptığımız, biz ön ve arka ışıklandırma yapıyoruz. | TED | معظم الهواتف المحمولة. الآن، ما نفعله هو، أننا نصمم واحدًا سيكون مضاءً من الأمام ومن الخلف على حد سواء. |
bizim yaptığımız tek şey, normalde beynin üst bölgesinden gelmesi gereken iki sinyali, uzaktan kumandayla robota göndermekti. | TED | الشيء الوحيد الذي نقوم به هو إرسال إشارتين من خلال أداة التحكم والتي من المفترض استقبالها من الجزء العلوي للدماغ. |
bizim yaptığımız ise ben de dahil olmak üzere herbirini dış dünyaya hayranlıkla yollayıp mükemmel olmasını istememizdir. | TED | مانفعله هو اننا نرسل كل واحد منهم, الى من فيهم انا, الى العالم الخارجي مع التذكير, كن مثالياً. |
O sadece sizi bizim yaptığımız yaramazlıklardan koruyordu. | Open Subtitles | كان يحاول حمايتك من الأشياء السيئة التي كنا نفعلها. |
bizim yaptığımız alanın çevresinde şeker palmiyelerinden bir halka yarattık. | TED | لذا ما فعلناه أننا صنعنا حلقة من نخيل السكر حول المنطقة. |
13 yaşında biri bir ara "bizim yaptığımız budur" demeye meraklıydı. | Open Subtitles | وكما أتذكر أن هنا شخص منذ عُمر 13 كان مولع دائماً بقول "هذا فقط ما قمنا به". |
Yani en alttaki dizi kümesi, kodlayıcı olmadan sadece ışık sensörlerinden oluşan ve şu an bulunabilecek son teknoloji ile elde edebileceğiniz durumu gösteriyor. bizim yaptığımız ise günlük hayatta gördüğümüz şeylerin -- insanların, bebeklerin, park banklarının ve bunun gibi sıradan şeylerin görüntülerini bu üç grup hayvana gösterip, retinalarının tepkilerini kaydetmekti. | TED | وكما ترون في الاسفل انه النمط الموجود الان في الاسواق والذي يتكون في الاساس من مستقبلات ضوئية ولكن بدون مشفر .. ولكن ما قمنا به هو اننا عرضنا افلاما عن حياتنا الاعتيادية تتضمن الافراد و الاطفال و الحدائق كما تعلمون امورا اعتيادية تحدث من حولنا وقمنا بتسجيل استجابة الشبكية لكل تلك المشاهل تبعا للحالات الثلاث السابقة للكائن المدروس |
Birisi bizim yaptığımız işi istemezse ona bulaşacaktır. | Open Subtitles | أي شخص لديه مشكلة مع ما نقوم به سيتحمّل مسؤوليّته |
Ayrıca iyi, sağlıklı, normal, zengin, organik yiyeceklerle hastalıkları geri çevirebilirsiniz, bizim yaptığımız da bu. | Open Subtitles | و ليس ذلك فقط، و لكن مع الطعام العضوي، الغني، الطبيعي، الصحّي، الجيّد بإمكانك عكس تلك اﻷمراض، و هذا ما نقوم به. |
bizim yaptığımız şey, ''paylaşmak önemsemektir'' adlı bir yeni iş modeli yaratmaktı. | TED | ما فعلناه هو أننا أنشأنا نموذج عمل جديد أطلقنا عليه "المشاركة اهتمام." |
denir mi? GB: İklim değişiklinden bahsederken bizim yaptığımız bu değil mi? | TED | غوردن: أليس هذا ما نفعله في مناظرات تغيرات المناخ؟ |
Neyse, bizim yaptığımız işin gelecekteki bir iş için araştırma sayılabileceğini, vergiden düşebileceğimi söyledi. | Open Subtitles | اياً كان قال ان ما نفعله يعتبر بحثاً للمستقبل حتى استطيع تخفيض الضرائب |
bizim yaptığımız sınavlar, --haftaya New York'ta sınavlar yapılacak-- sınavlar Nisan'da yapılıyor. | TED | نوع التّجريب الذي نقوم به -- سنقوم بتجربة الأسبوع المقبل بنيويورك بشهر أبريل/نيسان. |
bizim yaptığımız işe inanıyor o. | Open Subtitles | إنّه يؤمن بالعمل الذي نقوم به. |
bizim yaptığımız bu dalışları yapmanın neye benzediğini size göstereceğim. Burada botta başlıyoruz ve tüm bu pahalı, yüksek teknolojili ekipmanlara rağmen | TED | سأعرض عليكم مانفعله عند الغطس. نبدأ هنا على متن القارب، وجميع هذه المعدات، والتكنولوجيا المتطورة باهظة الثمن |
Birbirlerinin sırtını sıvazlıyorlar, kabadayılık taslıyorlar, yumruklarını sallıyorlar- bizim yaptığımız türden şeyler- ve bunları aynı türden bağlamda yapıyorlar. | TED | إنها تربت على ظهر بعضها البعض، إنها متبخترة، إنها تتصافح بجمع الكف -- نوع الأشياء التي نفعلها -- وتقوم بأدائها بذات السياق. |
bizim yaptığımız "su" kelimesi ile o anı, o aktiviteyi etiketlemek. | TED | و ما فعلناه أننا استعملنا كلمة "ماء" لنوسم هذه اللحظة، هذه اللحظة من النشاط. |