İnsanlığımızı reddettiğimizde, içimizde bir boşluk hissi yaratır ve bizler de o boşluğu doldurmak için, kendimizi toparlamanın yollarını ararız. | TED | وعندما نُنكر انسانيّتنا، نشعر بفراغٍ داخليّ، باحثين عن طرقٍ للمداواة الذاتيّة لملء الفراغ. |
Ama şüphe yok ki, başka biri yine önce çıkacaktır boşluğu doldurmak için. | Open Subtitles | لكن بدون شك، شخص آخرسيحل محله لملء الفراغ |
JJ Riley'nin boşluğu doldurmak için 48 saatten az bir vakti vardı ve aslında Frank Campana'ya güvenmek zorunda kaldı. | Open Subtitles | كان لدى جاي جاي رايلي أقل من 48 ساعة ليحضر أحداً لملء النقص. لذا كان عليه أن يلجأ إلى فرانك كامبانا. |
İnsanlar hayatlarındaki boşluğu doldurmak için başka ne yapar? | Open Subtitles | حسنا, ما الذي يفعله الناس لملء الفراغ في حياتهم؟ لا يهم ما أفعله, لا يهم مع من أكون, أنا |
Boşanma sonucunda ergenler desteklerinin çekildiğini hisseder ve boşluğu doldurmak için dışarı döner. | Open Subtitles | حسناً, يشعر الأطفال بفقدان من يعولهم كنتيجة للطلاق و يلجأون لأطراف خارجية لملء ذلك الفراغ |
Patlayıcı ile yakıt arasında ki boşluğu doldurmak için kullanılır. | Open Subtitles | انه يستعمل لملء الفجوة بين الوقود و غطاء المتفجرات في قنبلة انبوبية |
Bu zihninizin 2 aylık boşluğu doldurmak için yarattığı bir hikaye de olabilir. | Open Subtitles | وهذا قد يعني عقلك هو بناء السرد لملء الفراغ لمدة شهرين. |
Aslında eder çünkü Kimi'yi gerçekten severdim ama boşluğu doldurmak için yapabileceğimiz bir fikrim var. | Open Subtitles | حسنا، فعلت ذلك، كوس أنا فعلا بدلا أحب كيمي. ولكن أستطيع أن أفكر في شيء آخر يمكننا القيام به لملء الوقت. |
Çünkü bu yükü ne kadar omuzlarında taşırsan o boşluğu doldurmak için sürekli bizi arayacaksın. Ve bunu hergangi birimizin yapabileceğinden emin değilim. | Open Subtitles | ستظل تناشدنا لملء هذا الفراغ ولست واثقة أن أحداً فينا قادر |
Eğer arkadaş olsaydı, boşluğu doldurmak için uygundum. | Open Subtitles | لو أنه كان صديقا ، أنا متاح لملء الفراغ |
boşluğu doldurmak için de bu yola başvurmuş. | Open Subtitles | فبدأت بتجميع الأشياء لملء الفراغ |