| Ama bu şeyin kalıcı olarak hücresel bozulmayı yok ettiğini düşünsene. | Open Subtitles | لكن تخيّلي إمكانية أن يمنع تحلل الخلايا للأبد |
| bozulmayı önleyici olarak iş görüyor. Hücresel bozulmayı sıfıra indiriyor. | Open Subtitles | يعمل كواقٍ، يبطئ من تحلل الخلايا |
| Diğer tarafta moleküler bozulmayı tespit etmenin çok daha etkin yolları var. | Open Subtitles | لدينا طرق أكثر تطوراً لاكتشاف التدهور الجزيئي هناك |
| Detroit'teki şehirsel bozulmayı düşününce ona fazlasıyla alan tanıyacaktır. | Open Subtitles | و حجم التدهور المدني في ديترويت يمنحه الكثير من المجال كي يناور |
| Yeterince hızlıca bir örnek alabilirsek daha ileri bozulmayı günlerce yavaşlatacak bir protokol başlatabiliriz. | Open Subtitles | إذا حصلنا على عينة و أحضرناها هنا بسرعةكافية،يمكنناأننبدأبرتوكول... يمكنه أن يُبطئ التدهور لعدة أيام |