Depresyondaysınız, anksiyete hâlindeyseniz zayıf ya da aklınızı kaçırmış değilsiniz, parçaları bozulmuş bir makine değilsiniz. | TED | إذا كنت مصابًا بالاكتئاب، أو كنت تعاني من القلق، فأنت لست ضعيفًا أو مجنونًا، ولست آلةً تعطلت أجزاؤها. |
Bu bozulmuş, o yüzden aşağıdakine gitmem gerekiyor. | Open Subtitles | ذلك الحمام معطل لذلك سوف انزل الى الدور السفلي |
Savaş, hüzünden bozulmuş evlilik yatağı yapar. | TED | الحرب تجعل سرير زواج مكسور بعيد عن الحزن. |
Yürüyordum. O da oradaydı. Arabası bozulmuş. | Open Subtitles | أنا كنت أمشي وهو كان هناك سيارته كانت معطلة وتناولنا برجر العيد |
Üç numaralı motor bozulmuş efendim. Yapabileceğimiz bir şey var mı? | Open Subtitles | محرك ثلاثة تعطل ، سيدي أيمكننا أن نفعل أي شيء ؟ |
Sana dünyanın ne kadar küçük ve bozulmuş olduğunu göstermeliydik. | Open Subtitles | كان علينا أن نريك كم كان عالمك فاسد ومحدود |
Arabası bozulmuş, onu araba tamircisinden almam gerek. | Open Subtitles | سيارة والدكِ قد تعطلت ويجب أن أذهب لأخذه من ورشة السيارات |
Yemek getiren firmanın aracı bozulmuş. | Open Subtitles | . شاحنات توصيل الأطعمة تعطلت بأكملها فى احتفال عيد الشكر الخاص بنا |
Baba GPS'in bozulmuş, çünkü haritama göre diğer yöne gitmeliyiz. | Open Subtitles | أبي، أعتقد أن الـ بي جي بي إس معطل لأن خريطتي تخبرني من المفترض أن نسلك طريقاً آخر |
Mikrofon bozulmuş olmalı böylesine sesli bir müziği duyamıyorsan. | Open Subtitles | هذا الميكروفون لا بد انه معطل اذا لم تكن تسمع الموسيقى ان الصوت عالي |
Lanet alet bozulmuş. Pekala. Kimin saati var? | Open Subtitles | ذلك الشىء الملعون مكسور ماشى مين معاه ساعة دلوقت |
Aşağılık İngilizler. En az yarısı bozulmuş. | Open Subtitles | الأنذال البريطانيون نصفها مكسور على الأقل |
Hayır! Görünmezlik motoru bozulmuş olmalı! | Open Subtitles | أوه، لا، لا شك أن آلة التحكم بالاخفاء معطلة |
Ama 10 dakikadır buradayız. Trafik lambası bozulmuş. | Open Subtitles | نعم, ولكننا هنا من عشر دقائق الاشارة معطلة |
Semptomlar şiddetli olarak belirdiğinden iç termostatım bozulmuş gibi görünüyordu. | TED | حيث تراكمت الأعراض بشدة، الظاهر أن منظم الحرارة الداخلي الخاص بي قد تعطل. |
bozulmuş bir yiyecek gibi kokuyor. | Open Subtitles | إنه يبدو كطعام فاسد أو شيئاً ما .. |
-Bu şeyin bozulmuş olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | كنت أعتقد أن هذا الشئ محطم لقد كنت على حق .. |
İkinizin yıllardır bir tedavi üzerinde çalıştığınızı biliyorum, ama şimdi bozulmuş DNA'sı olan başka biri daha var. | Open Subtitles | أعرف أنكما تعملان على علاج من سنوات يا رفاق لكن الآن هناك شخص آخر بحمض نووي تالف |
Ve elbette et ve özellikle bozulmuş et dışarıda kalırsa toksik hale gelir. | Open Subtitles | وبالطبع من لحوم اللحوم الفاسدة وعندما تنتهى صلاحيتها . يمكن ان تكون سامة |
Çatı kaplaman tamamen bozulmuş. Ve de camların çatlamış. | Open Subtitles | تحرك جميع الألواح المكسورة النوافذ مكسورة |
Çünkü zaten bozulmuş sistemlere para harcamak ancak daha fazla yetersizliği para sağlamış olur. | TED | لأن إغداق المزيد من المال في أنظمة معطوبة ربما يموّل فقط المزيد من عدم الكفاءة. |
Medya derhal olay yerinden uzaklaştırıldı ve tek öğrenebildiğimiz, cesedin av bıçağına benzer bir aletle bozulmuş olduğu. | Open Subtitles | مُنعت وسائل الإعلام عن مسرح الجريمة، وكلّ ما أخبرنا به هو أنّ الجثة قد وجدت وهي مشوهة بما قد يكون سكّين صيد. |
Şehre gitmeleri gerekiyormuş ama arabaları bozulmuş. | Open Subtitles | قال أنهم من المفترض أنهم ذاهبان للمدينة لكن تعطّلت بهم السيارة |
Sistem, otomatik olarak yedek dosyaları ikinci bir diske yedekliyor ama geçen haftanın dosyaları bozulmuş. | Open Subtitles | الخادم يقومُ بشكل أوتماتيكي بخزن ملفات أحتياطية على قرص ثانوي، لكن ملفات الاسبوع الماضي كانت تالفة |
Burada raporu duruyor. Kilit bozulmuş, kablosuz internet arızalanmış. | Open Subtitles | وردني تقرير هنا عن قفل مكسور شبكة لاسلكيّة معطّلة |