| Mevsimi daha gelmese de yağan karla Brigham'ın kehaneti gerçekleşiyordu. | Open Subtitles | بعدها , في وقت مبكر من الموسم تحققت نبؤة بريغهام |
| 1850'lerde Brigham Young pamuk yetiştirmeleri için aileleri St. George'a gönderdi, çünkü sıcak, kurak bir iklimi vardı. | TED | في عام 1850، أرسل بريغهام يونغ عددا من العائلات إلى ساينت جورج لزراعة القطن بسبب الحر والمناخ الجاف. |
| Harvard Tıp Fakültesi ve Brigham ve Küresel Sağlık Kadın Hastanesi Bölümü'ne katıldım. | TED | التحقت بكلية الطب بجامعة هارفرد ومستشفى بريغهام ومستشفى المرأة شعبة الصحة العالمية. |
| Dostları, ailesi ve iş arkadaşları, A TF ajanı John Brigham'ı... toprağa vermek için bu sabah Arlington Milli Mezarlığında toplandık. | Open Subtitles | اصدقاء ، عائلات ، وزملاء عمل تجمعوا هنا هذا الصباح في المقبرة الوطنية لدفن جثمان العميل جون برجهام |
| Dostları, ailesi ve iş arkadaşları, A TF ajanı John Brigham'ı... toprağa vermek için bu sabah Arlington Milli Mezarlığında toplandık. | Open Subtitles | اصدقاء ، عائلات ، وزملاء عمل تجمعوا هنا هذا الصباح في المقبرة الوطنية لدفن جثمان العميل جون برجهام |
| Seni Brigham'a götüreceğim... orada baştan aşağı bir inceleyelim. | Open Subtitles | سوف آخذك إلى بريجهام. والقيام بفحصك بالكامل |
| Brigham'daki herkesin bunu bilmesini istemem. | Open Subtitles | لا أود أن يعرف الجميع في بريجهام عن هذا الشأن. |
| 2015 yılında, Brigham Young Üniversitesi tecritte yaşayanlarda erken ölüm riskini önemli derecede artırdığını gösteren bir çalışmayı tamamladı. | TED | في 2015، أكملت جامعة بريغهام يونغ دراسة تبين مخاطر الزيادة الكبيرة للموت المبكر للأفراد الذين يعيشون في عزلة. |
| Brigham'daki Hekimlik Programı'nın başına geçtim. | Open Subtitles | أنا الاستيلاء على برنامج الإقامة في بريغهام. |
| Dağda yaşıyorum ve Brigham Young adında Kutsal Ruh ile konuşan bir şefin insanlarındanım. | Open Subtitles | اعيش في الجبال انتمي لجماعة الرئيس بريغهام يونغ الذي يتحدث مع الروح العظيمة |
| Sonraki sabah Kardeş Brigham'ın ne yapmamı istediğini öğrenmek için Salt Lake'e doğru yol aldım. | Open Subtitles | بالصباح التالي اتجهت الى سالت ليك لاعلم ما يريد الاخ بريغهام مني ان افعله |
| Kardeş Brigham onları bulmam için gönderdi ve ya onları bulacağım ya da bu yolda öleceğim. | Open Subtitles | الاخ بريغهام ارسلني للعثور على اولئك الرهبان سوف اجدهم او اقدم حياتي لاجل ذلك |
| Gece gündüz at üzerinde Kardeş Brigham'a haber vermek için yol almışlardı. | Open Subtitles | كانوا يسيرون ليلاً ونهاراً لكي يعودوا ويبلغوا الامر الى الاخ بريغهام |
| Brigham Young'la olan anlaşmam Çinli işçilerin çalışmasını yasaklıyor. | Open Subtitles | إتفاقي مع مع بريغهام يونغ يمنع العمالة الصينية |
| Hey, Brigham, fazla kalabalık. | Open Subtitles | برجهام انها ممتلئة ايضا |
| Hey, Brigham, fazla kalabalık. | Open Subtitles | برجهام المكان مزدحم جداً |
| Brigham'ı takdir ediyorum ama bu evlilik olayına dikkat etmeli. | Open Subtitles | انا معجب بـ (برجهام) كصفقة جيدة لكن عليه ان يكون حذر بما يتعلق بموضوع الزواج |
| Brigham Kadın Hastanesi'nde doğmuş, Fenway Park çevresinde büyümüş. | Open Subtitles | فتاة محلية ولدت في مستشفى بريجهام النساء نشأ بجوار فينواي بارك. |
| Portland, Oregon'dan Brigham City, Utah'a gitmenin tek yolu ki arabayla 7 saat sürer, bilinem tüm kara hız rekorlarını kırarak, ya da uçarak olur. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للوصول ل (يوتا) مروراً ب(بورتلاند)، (بريجهام)، (أوريجون) في 7 ساعات هي بالسيارة محطماً كل حدود السرعة في أي ولاية أو عن طريق الطائرة |
| Babam Chauncey, Peygamber Brigham Young için vagon imal eden başarılı bir adamdı. | Open Subtitles | ابي (تشانسي) كان رجلاً ناجحاً صانع عربات لدى النبي (بريجهام يانج) العظيم |