Angel'in hep yanımızda yaşamasını istedim ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | لقد رغبت دائما أن تعيش معنا إنجل ولكن ليس هكذا |
Onun her an ölebileceğini biliyorduk ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | عرفنا أنها ستموت في أي وقت و لكن ليس هكذا |
Onun her an ölebileceğini biliyorduk ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | عرفنا أنها ستموت في أي وقت و لكن ليس هكذا |
Ama içsel vücut deneyimim hiç de bu şekilde değil. | TED | ولكن ما أختبره عن الجسد من الداخل، ليس مثل هذا على الإطلاق. |
Gerçi bu şekilde değil, biraz daha güzel bir şey bekliyordum. | Open Subtitles | ليس بهذا الشكل بالظبط أنا تصورت شىء أكثر عظمة |
Seninle bazı şeyleri konuşabilmek istiyorum baba ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | أريد أن أكون قادرة على أن أتحدث معك بشأن أموري يا أبي لكن ليس هكذا |
Ve işlediği suçların cezasını çekecek ama bir hukuk mahkemesinde, bu şekilde değil. | Open Subtitles | و سوف تدفع ثمن جرائمها لكن في محكمة قانونية، ليس هكذا |
Dört gün sonra yapılacak savaşta ölmeliydi şimdi ve bu şekilde değil. | Open Subtitles | كان من المفترض أن يموت في المعركة بعد أربعة أيام، ولكن ليس الآن. ليس هكذا. |
Dört gün sonra yapılacak savaşta ölmeliydi şimdi ve bu şekilde değil. | Open Subtitles | كان من المفترض أن يموت في المعركة بعد أربعة أيام، ولكن ليس الآن. ليس هكذا. |
Bunu istediğimi sanmıyorum, yani bu şekilde değil. | Open Subtitles | أجل, حسناً, أنا لا أعتقد أنني أريد ذلك حتى, ليس هكذا |
- Böyle değil bu şekilde değil. - Evet böyle defol! | Open Subtitles | ليس هكذا، ليس هكذا اخرجى من هنا |
Kendisi bağırıyordu ben de beni kesin kovacak diye düşünüyordum. Bize daha önce de bağırırdı ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | لقد كان ، يصيح ، لقد ظننت أنه سوف يطردني بالتأكيد كان يوبخنا من قبل لكن ليس مثل هذا |
Evet, ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | نعم , لكن ليس مثل هذا |
Annenin gittiğini anlatmıştın ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | لقد قلتي لي أن أمك هجرتك ولكن ليس بهذا الشكل |
Ben de seni önemsiyorum. bu şekilde değil ama. | Open Subtitles | و أنا أكترث لأمرك ، و لكن ليست بهذه الطريقة |
- Evet, bu şekilde değil. | Open Subtitles | - نعم, ليس كهذا. |
bu şekilde değil. | Open Subtitles | ليس من هذا القبيل. |
Sana her zaman bir yüzük vermenin hayalini kurmuştum Jill, sadece bu şekilde değil. | Open Subtitles | لقد حلمت دائماً بإعطائك خاتم (جيل) فقط ليس فى مثل هذا الوضع |
Biz çok uzun zamandır çalışmıyoruz ama bu şekilde değil | Open Subtitles | لا نستطيع الهرب طويلاً. ولكن ليس بهذه الطريقه. |
Evet ama bu şekilde değil. | Open Subtitles | هذا صحيح , ولكن ليس بهذة الطريقة |
Hank'i göremeyiz, bu şekilde değil. | Open Subtitles | لا يُمكننا رؤية (هانك) ليس على هذا النحو |
Dana Valinda'yı bu şekilde vurmuş olmalı, bu şekilde değil. | Open Subtitles | دانا كان لا بُدَّ أنْ يَضْربَ Valinda مثل هذا، لا يَحْبَّ هذا. |
CH: Başkanlar her zaman medyayı eleştirmiştir-- CA: bu şekilde değil | TED | كريس: الرؤساء دائما ماينتقدون الصحافة والإعلام كريستيان: ليس بهذه الطريقة. |