Olmasam bu görüşmeyi yapar mıydık? | Open Subtitles | كنت لالغى هذا الاجتماع ان لم اوافق علية؟ |
bu görüşmeyi otel odamda yapabilmeyi dilerdim. | Open Subtitles | أنا فقط أتمنى أننا يمكن أن يكون قد هذا الاجتماع في فندقي |
Tarih kitapları yazıldığında bu görüşmeyi kimse hatırlamayacak ama benim aklımda olacak. | Open Subtitles | لا أحد سيتذكر هذا اللقاء عندما تُكتب كُتب التاريخ , لكنني سأتذكره |
bu görüşmeyi, birkaç şeyi açıklığa kavuşturmak için kabul ettim. | Open Subtitles | قد وافقت على هذه المقابلة لأننا بحاجة لتوضيح بعض الأمور. |
bu görüşmeyi kabul etmemin tek sebebinin eşinizin haber departmanımızda spiker olması olduğunun farkındasınız değil mi? | Open Subtitles | أنت تدرك أن السبب الوحيد لـ هذا الإجتماع هو ان زوجتك تعمل لدينا في قسم الأخبار |
bu görüşmeyi ikimiz içinde anlamı olan bir yerde yapmak istedim. | Open Subtitles | أردت أن نجري هذه المحادثة في مكان رمزي لكلينا. |
Bu yüzden de bütün bu görüşmeyi uydurdun, öyle değil mi? | Open Subtitles | إذن لقد ختلقتي كل هذه المكالمة أليس كذلك ؟ |
Özür dilerim Leon, ama senin bu görüşmeyi asla kabul etmeyeceğini hatta olabileceğine bile inanmayacağını biliyordum. | Open Subtitles | اعتذاراتى ليون ولكنى علمت أنك لن توافق على هذا الاجتماع قط أو حتى تصدق أنه كان ممكنا |
bu görüşmeyi sizi veya kocanızı suçlamak için istemedim. | Open Subtitles | لم أدع إلى هذا الاجتماع للومك أو لوم زوجك. |
Senden başka kimse bu görüşmeyi ayarlayamaz. | Open Subtitles | لا أحد يستطيع ترتيب هذا الاجتماع غيرك .. |
bu görüşmeyi sizin istediğinizi biliyorum ama haberlerim var. | Open Subtitles | أنا أعرف انك طلبتى هذا الاجتماع , و لكن لدى أخبار |
bu görüşmeyi yapmamı başsavcı bizzat rica ettiyse önemli bir şey olmalı. | Open Subtitles | لابدّ أنّ هذا أمر مُهمّ للغاية ليقوم النائب العام شخصيّاً بأمري بعقد هذا اللقاء. |
Affedersiniz, ama müvekkilim bu görüşmeyi eşinin katilini bulmanıza yardım etmek için kabul etti. | Open Subtitles | عذراً لكن موكلي وافق على هذا اللقاء من أجل مساعدتك |
bu görüşmeyi sadece Bakan Kanin'ın ısrarı üzerine kabul ettim. | Open Subtitles | لقد وافقت على هذا اللقاء فقط بتوصية من الوزير (كانن) |
Onlar bu görüşmeyi istemek için sınırları çok zorladılar. | Open Subtitles | ولقد قاموا بحالة استثنائية ليطلبوا هذه المقابلة |
Bakalım illegal bir şey olmadığına dair söz vermeden bu görüşmeyi atlatabilecek misin. | Open Subtitles | لنرى ان كنت تستطيع أن تنجح في هذه المقابلة بدون أن توعدهم بأي شيئ غير قانوني |
Üzgünüm ama, bu görüşmeyi yapamam. | Open Subtitles | آسفة لا أستطيع إجراء هذه المقابلة |
Pekâlâ, şunu bilmeni istiyorum, ...bu görüşmeyi bu şekilde yürütemezsin. | Open Subtitles | الموافقة، فقط لذا تَعْرفُ، هذا لَيسَ الطريقَ أنت عالجْ هذا الإجتماع. |
Üzgünüm, Ben seninle bu görüşmeyi yapamam. | Open Subtitles | أنا آسف، لا أستطيع أن أُكملَ هذه المحادثة |
bu görüşmeyi senin ödeyeceğin için seni düşünüyorum! | Open Subtitles | سأهتمّ بكمال الادّخار في هذه المكالمة |
bu görüşmeyi kabul ettim çünkü teklifini yüz yüzeyken reddetmek istedim. | Open Subtitles | قبلت بهذه المقابلة من باب الاحترام, لأنني أردت ان اخبرك برفضي وجهاً لوجه |
bu görüşmeyi kabul ettim çünkü eski bir müşterimiz olarak bir açıklamayı hak ettiğinizi düşündüm. | Open Subtitles | انني فقط قبلت هذا الأجتماع لأنه ,كعميل سابق ظننت انك استحقيت توضيحاً |
bu görüşmeyi ayarlama şeklimden ötürü gücendiyseniz özür dilerim. | Open Subtitles | أنا أعتذر إن شعرت بالإهانة من إسلوبي للحصول على هذا إجتماع. |
bu görüşmeyi nezaketten yaptık çünkü Renford çevremizde önemli biri ve Tanrı'dan bile zengin, üç eski karısına nafaka ödemesine rağmen. | Open Subtitles | كان هذا اجتماع لباقة لأن "رينفورد" هام في وسطنا الاجتماعي ومعه مال كثير، مع أنه يسدد نفقات 3 زوجات أخريات. |
Bu mantık dışı. bu görüşmeyi iyi niyetimizden ayarladık. | Open Subtitles | هذا مناف للمنطق لقد دعونا لهذه المفاوضات بدافع حسن النية |