Şanslısın başına ciddi bir dert açmadan bu problemleri bulduk. | Open Subtitles | محظوظ مسكنا هذه المشاكل قبل ان يسبّبوا المزيد من المشاكل. |
Çekinmeden söyleyebilirim ki, bu problemleri çözmeye gerçekten başlamamızın yanında, ödememiz gereken bedel çok çok az. | TED | أتجرّؤ على القول أنّه ثمن بخس، نظرا لما سيتطلّبه منّا أن نبدأ بمعالجة هذه المشاكل. |
Herkesin bu problemleri ele alma yöntemi farklı. | TED | وكل شخص لديه طريقته لمعالجة هذه المشاكل |
bu problemleri sizin gibi parlak zekâlı insanlar inceleyecek ve başka insanların da incelemesini sağlayacak -- böylece çözüm bulmaya yardımcı olacak. | TED | لذا هي بحاجة إلى أناس أذكياء مثلكم ليدرسوا هذه المشاكل, ويحثوا الآخرين على ذلك فأنتم ستساعدون في إيجاد الحلول. |
Bize bariz olan bu problemleri görüp düzeltmeleri için etki değerlendirmesi yapmalılar. | TED | إنهم يحتاجون إلى إجراء تقييم الأثر ليحددوا ويصلحوا المشاكل التي نراها بوضوح. |
Önemlidir çünkü bu problemleri çözerseniz dünyadaki yoksulluk problemlerini de çözersiniz. | TED | و هذا أمر مهم لأنه إذا حلت هذه المشاكل يمكنك حل مشاكل الفقر في العالم |
Eğer bunu gündeme alabilirsek, Mark bu problemleri çözecektir. | TED | إذاً إذا أستطعنا تجاوز ذلك، عندئذ سيحل مارك هذه المشاكل. |
Kafam karıştı. Bu fabrikayı sen kurdun. bu problemleri tahmin edemedin mi? | Open Subtitles | لقد تجهيز مصنع أنت لم تتوقع هذه المشاكل. |
Ama ölümle cebelleşen biri için, baban gibi oğlu bu problemleri çözecekmiş gibi görünebilir. | Open Subtitles | لكن لشخص يقابل الموت، كالأب يبدو أن الابن يستطيع حلّ هذه المشاكل |
Eğer hiç kimse ne yaptığımızı bilmeden bu problemleri çözebilirsek, zamanında tamamlamış olacağız. | Open Subtitles | إذا كان بإمكاننا إصلاح هذه المشاكل بدون معرفة أيّ شخص مانفعله سوف ننتهي في الوقت المحدد |
Bu bizi son derece berbat hissettirdiği kadar umut dolu da hissettirmeli çünkü, eğer problemi yaratacak güce sahipsek aynı zamanda biz bu problemleri çözme gücüne de sahip olabiliriz. | TED | يجب أن يجعلنا هذا نحس بشناعة فظيعة بقدر ما يجب أن يجعلنا نشعر بالأمل، لأنه إن كانت لدينا القدرة على خلق هذه المشاكل، قد تكون لدينا القدرة كذلك على علاج هذه المشاكل. |
Pekala, bugün konuşmak istediğim tam olarak da bu, doğal güçleri insan kaynaklı bu problemleri çözmek için nasıl kullanırız | TED | حسنا، ذلك بالضبط ما أرغب في الحديث بخصوصه اليوم، هو كيف يمكن استخدام القوى الطبيعية لعلاج هذه المشاكل التي سببها الإنسان. |
size söylemek istediğim şeylerden biri bizim iş alanımızda bu problemleri çözme konusunda tutkulu olmanın gerçektende çok önemli olduğunu hissetmemdir. | TED | سوف أخبركم عن أن واحد من الاشياء التي اشعر انها مهمه جدا لنا في مجال الصناعة, في التجارة, ان تكون شغوفا بحل هذه المشاكل. |
Ayrıca, bu onlara gelecekte kendilerinin bu problemleri çözmek için her şeye sahip olduklarını gösteriyor. Belki de iletişimden ötürü bu problemden kaçmalarını. | TED | بالإضافة أنه يظهر لهم أن لديهم كل ما يحتاجونه ليتمكنوا من حل هذه المشاكل من تلقاء أنفسهم في المستقبل وربما حتى تجنبها بسبب قدرتهم على التواصل. |
Çünkü bilmezlerse bu problemleri çözmeyi beceremezler. | Open Subtitles | لأنه ليس هناك طريقة أنها ستعمل إصلاح هذه المشاكل إذا كانوا لا يعرفون... |
Dikkatimizi vermemiz gereken diğer küresel meselelere -- gıda güvencesi, su güvencesi, ev güvencesi, zorunlu göç -- baktığımda, hâlâ daha bu problemleri nasıl çözeceğimizi tam olarak bilmediğimizi görüyorum. | TED | و عندما أنظر للمواضيع الدولية الأخرى التي تتطلب اهتمامنا هذا القرن -- الأمن الغذائي، الأمان المائي، الأمن الوطني، الهجرة الإجبارية -- أرى إننا بالتأكيد لا نعرف كيف سنعالج كل هذه المشاكل حتى الآن. |
Aynı zamanda, bu problemleri azaltabilmek için çözümler hakkında düşünmede gerçekten daha yaratıcı olmamız gerek. | TED | وبنفس الوقت نتصرف بحنكة وذكاء لكي نجد الحلول لكي نخفف من المشاكل التي تنتج عنها |