| Ama fırtına bulutlarının toplandığını gördüm. | Open Subtitles | لَكنِّي رَأيتُ العاصفةَ الغيوم تَتجمّعُ. |
| Mavi bir yol boyunca tül bulutlarının içinden mutlu bir şekilde güneşe doğru uçuyordum. | Open Subtitles | # على الطريق الأزرق الطويل # # سعيدا وسط الغيوم الحريرية # # كنت أطير # |
| Çünkü hayatlarını değiştirecek olan suyun kaynağı kilometrelerce uzaktaki Angula'nın dağlarında toplanan yağmur bulutlarının olduğu yerde. | Open Subtitles | الماء الذي سيغيّر حياتهم له جذوره على بعد ألف ميل "في الغيوم المطيرة فوق مرتفعات "أنجولا |
| Meteoroloji departmanı muson bulutlarının yolda olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | قسم ميت يَقُولُ ذلك غيوم الرياح الموسميةَ قَدْ تَترأّسُ هذا الطريقِ. |
| Evet, zaten huni bulutlarının orada olduğunu rapor ettiler. | Open Subtitles | أجل، لقد أبلغوا بالفعل بأنّ هناك قمع غيوم... |
| Kar bulutlarının olacağını sandığınız gibi değil de nemliydiler. | Open Subtitles | لم تكن بارده ...غيوم الثلج تكون دائماً |
| Dünya'nın deniz ve bulutlarının eşiğine yansımasıyla Büyük Gümüş Kuş, 515 km yükseklikte yörüngemize salınmış. | Open Subtitles | مع إنعكاس صورة الغيوم والبحر من الأرض على بابه تم إطلاق الطائر الفضي الكبير ليحلق في المدار حول الأرض على إرتفاع 320 ميل فوقنا |
| Hava durumunda yağmur bulutlarının Kore'yi geçtiğini söyledi. | Open Subtitles | يقولون أن الغيوم والبرق مرت من دولتنا |