Bu renkli elmasların çoğu düşük kalite ama bunlar gibi doygun tonlu olanlar çok nadirdir. | Open Subtitles | معظم الألماس الملون من نوعية رديئة لكن قطعاً كهذه بدرجة لون غنية نادرة جداً |
Bu renkli elmasların çoğu düşük kalite ama bunlar gibi doygun tonlu olanlar çok nadirdir. | Open Subtitles | معظم الألماس الملون من نوعية رديئة لكن قطعاً كهذه بدرجة لون غنية نادرة جداً |
Bak, bunlar gibi ne yazıyorsa onu okuduğun birşey olmayacak. | Open Subtitles | أترين .. لن تكون مثل هذه حيث تتبعين القصة فقط |
Bugün bunlar gibi yapılar oluşturan 3D yazıcılara sahip olabiliriz. | TED | بامكاننا ان نمتلك طابعات ثلاثية الابعاد اليوم بامكانها صنع هيئات مثل هذه |
Yüzlerce ve binlerce insan bunlar gibi kamplarda yaşıyor, ve binlerce başka binlercesi,milyonlarcası kasabalar ve şehirlerde yaşıyor. | TED | مئات الآلاف من الناس يعيشون في مخيمات مثل هذه. و آلاف الآلاف، بل الملايين، يعيشون في المدن والبلدات. |
bunlar gibi ve bunlar ve bunlar ve evet, hatta bu çift. | TED | ازواج مثل هؤلاء, وهؤلاء , و هذا الزوج , و , نعم حتي هذا النوع |
Keşke işe bunlar gibi görünen bir yeşil tişörtlüyü alabilseydik. | Open Subtitles | أتمنى لو بأمكاننا تعيين اناس بقمصان خضراء مثل هؤلاء |
bunlar gibi modeller Lagos'un her yerinde benimseniyor. | TED | النماذج التي مثل هذه تُعتمد في جميع أنحاء لاغوس |
Ve dolayısıyla biyo-yenilenme açık bir şekilde bunlar gibi organizmalardan geliyor. | TED | ولذا ، الفائدة الواضحة من هذا هي المعالجة البولوجية والتي تنتج من كائنات مثل هذه. |
Bu boşluklar da bunlar gibi astronomik miktarlarda mikropla dolar. | TED | وهذه الفراغات مليئة بأعداد هائلة من الميكروبات، مثل هذه. |
Sana birşey anlatacağım. Bundan beş veya altı ay önce bunlar gibi başka bir cinayet oldu. | Open Subtitles | لدينا أيضا جريمة أخرى مثل هذه حدثت منذ خمسة أو ستة أشهر |
Aynı bunlar gibi yüzükleri çizgi romanın arka sayfasından sipariş edebiliyordun. | Open Subtitles | هل يمكن أن يأمر حلقات فقط مثل هذه معطلة الجزء الخلفي من الكتب المصورة القديمة. |
2010'da Karayiplerde bir mercan ağarması olayı yaşandı, bunlar gibi kaya mercanlarının yüzeyinden büyük parçalar götürdü. | TED | وفي عام 2010 كان لدينا ظاهرة إبيضاض في منطقة البحر الكاريبي والتي أقلعت بقعات كبيرة من الجلد علي المرجان الصخري مثل هؤلاء |
İki kartı, bunlar gibi yapıştırmıştı, ve ön yüzdeki favori karakterinin, Tintin, üzerine bir sticker yapıştırmıştı. | TED | قام بتدبيس بطاقتين ، تقريبا مثل هؤلاء ، مع بعضهم ، ووضع ملصق من ملصقاته المفضله شخصيه " Tintin " في الواجهه. |