-Bence, şaka olduğu söylenmiştir ona. Bunu yapması için para verilmiştir. | Open Subtitles | أظن أنه قيل له أنها مزحة، دُفع له للقيام بذلك بالطبع |
Bunu yapması için saunaya bir kadın göndermene inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنك أرسلت إمرأة إلى حمّام البخار للقيام بذلك |
Geçen sene adamın birine Bunu yapması için saatte 5 dolar veriyordum. | Open Subtitles | كنت أدفع خمسة دولارات في الساعة لاستئجار شخص فقط للقيام بذلك |
Tanrım, Bunu yapması için de ödeme yapmadın, değil mi? | Open Subtitles | اوه يا الهي انت لم تدفع لها لكي تفعل ذلك ، اليس كذلك ؟ |
George Michael Bunu yapması için onu ikna etmişti. | Open Subtitles | وكان (جورج مايكل)، مستعداً لمواجتها حول ذلك |
Benim fikrimce, sanığın Bunu yapması için teşvik edici prensipler yerine getirilmemiş. | Open Subtitles | حسناً، برأيي أن الولاية قد فشلت في و ضع أسس داعمة لمذكرتها |
Videoyu hackledi çünkü birkaç pislik Bunu yapması için ona para verdi. | Open Subtitles | لقد اخترق الفيديو لأن أحد الحمقى دفع له للقيام بذلك |
O zaman Bunu yapması için başka birisini bulmam gerekecek. | Open Subtitles | سوف يكون علي العثور على شخص آخر للقيام بذلك |
Fakat verecek. Onu, Bunu yapması için yüreklendireceğim. | Open Subtitles | ما عدا أنه سيفعل ، لأني سأستحثُّه للقيام بذلك |
Perry Bunu yapması için her kimi tutmuşsa epey kesin bir herifmiş. | Open Subtitles | حسنا، حسنا، من استأجرت بيري للقيام بذلك كان المتأنق حاد واحد. |
Bunu yapması için herhangi birine para ödeyebilirler. | Open Subtitles | يمكنهم دفع مبلغ من المال للقيام بذلك |
Bunu yapması için birini gönderdiğini sanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنها أرسلت أحداً للقيام بذلك |
Bunu yapması için birisini yolladığına inanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنها أرسلت أحداً للقيام بذلك |
Sadanand'ın Bunu yapması için bile zamanı olmadı. | Open Subtitles | ساداناند لم تحصل الوقت للقيام بذلك. |
Kampüs düzeyinde yargılamalarda, 9. Başlık çok daha ileriye giderek yargılama sürecinde mağdurlara hakkaniyete uygun haklar tanıdı. Bu, şu demek: Mağdurlar, eğitim kurumuna Bunu yapması için güvenmek yerine, yargılama süresince kendi çıkarlarını temsil edebilirler. | TED | وفي إطار الإجراءات المتَّخذة داخل الحرم الجامعي، فالفصل التاسع يمنح للضحايا حقوقًا متساوية خلال الإجراءات داخل الحرم الجامعي، مما يعني أنه يمكن للضحايا تمثيل مصالحهم خلال الإجراءات، عوض الاعتماد على المؤسسات التعليمية للقيام بذلك. |
Bunu yapması için bir sebep yok. | Open Subtitles | ليس لديها أي دافع للقيام بذلك |
Sen de ona Bunu yapması için ödeme yaptın. | Open Subtitles | لقد تم الدفع له للقيام بذلك |
Biriyle konuşma ve yaptıklarını açıklama ihtiyacı duyan bir kaynağın Bunu yapması için güvenilir birinin olması lazımdır. | Open Subtitles | المصْدر الذي يحتاج أن يتحدّث لِشخصِاً ما، ويشرح ما قام بِهِ ويُفكّر فيما فعلهُ، يحتاج لِشخصِاً آمن لكي تفعل ذلك معهُ. |
Bayan Adele takma ad kullanıyorsa Bunu yapması için çok iyi bir nedeni var demektir. | Open Subtitles | إن كانت السيدة ( أديل ) تختبئ خلف اسم مستعار فلابد بأن هناك سبباً وجيهاً لها لكي تفعل ذلك |
George Michael Bunu yapması için onu ikna etmişti. | Open Subtitles | وكان (جورج مايكل)، مستعداً لمواجتها حول ذلك |
Benim fikrimce, sanığın Bunu yapması için teşvik edici prensipler yerine getirilmemiş. | Open Subtitles | حسناً، برأيي أن الولاية قد فشلت في و ضع أسس داعمة لمذكرتها |