"cenevre'deki" - Translation from Turkish to Arabic

    • في جنيف
        
    • فى جينيف
        
    • في جينيف
        
    Richter'la aynı virüsü taşıyan hastaları Cenevre'deki özel bir hastaneye götürmek için tıbbi donanımlı bir 727 tutmuş. Open Subtitles لنقل ثلاثة مرضى من المفترض معاناة من نفس فيروس كريتشتر إلى المستشفى الخاصّة في جنيف.
    Cenevre'deki adama bulaşan virüsün kaynağının o aygıt olduğuna inanıyoruz. Open Subtitles نعتقد الأداة مصدر الفيروس الذي أصاب الرجال في جنيف.
    Bu yüzden Cenevre'deki ihlalden sonra sana bir şey olmadı. Open Subtitles لذلك، كان هناك لكم شيئا بعد النداء في جنيف.
    Dün akşam Cenevre'deki bir toplantı için gitti. Tanrım! Gerçekten bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Open Subtitles لقد رحل الليلة الماضية لإجتماع في جنيف انا لا اعتقد ان هذه فكرة جيدة
    Cenevre'deki OPEC bakanlarını rehin alma olayının arkasındaki isim. Open Subtitles كان وراء عملية احتجاز رهائن من وزراء الأوبك فى جينيف
    Bunun pek çok sebebi vardı ama şuna şüphe yok ki Cenevre'deki tek faks makinasının bant genişliği, pek çok kişiden mesaj alabilme konusunda birazcık sınırlıydı. TED هناك أسباب عديدة لذلك، لكن لا يوجد شك أن جهاز فاكس أخرقا واحدا في جينيف كان ضئيل الحدود النطاقية الترددية من حيث المقدرة على استقبال رسالة من أناس كثر.
    Cenevre'deki OPEC toplantısı sırasında bomba tehlikesi vardı. Open Subtitles كان هنالك مخاوف من تفجيرات في لقاء اوبك في جنيف
    Cenevre'ye sorun. Cenevre'deki Kızıl Haça sorun. Open Subtitles إستشير جنيف إستشر الصليب الأحمر في جنيف
    Günaydın, Cenevre'deki herkes. Open Subtitles ـ صباح الخير جميعا هنا في جنيف
    1802'de Cenevre'deki bir cinayet davasından kalma. Open Subtitles وهذه ه محاكاة لجريمة قتل في "جنيف" في 1802
    Cenevre'deki varlıklarımızla General de Gaulle'ye karşı bir girişimi engelledik. Open Subtitles لقد أوقفنا تهديداً ضد الجنرال "ديغول"، مع أحد عملائنا في جنيف.
    İzleyin. Bilinçli bir şekilde kolumu kaldırmaya karar veriyorum, ve bu lanet şey kalkıyor. (Kahkahalar) Ayrıca, şunu fark edin: "Bu biraz Cenevre'deki havaya benziyor. TED انظر! أقرر بوعي أن أرفع يدي و الشيء التافه يرتفع! (ضحك) بالإضافة إلى ذلك، لاحظ: نحن لا نقول: " حسناً، الأمر يشبه الجو في جنيف
    Belirli bir vakitte Jonathan beni arar ve Cenevre'deki ofisten bir konferans araması yapıldığını söyler. Open Subtitles {\pos(192,220)}(في الوقت عينه، يتصل بي (جوناثان ويمرّر لي المكتب في (جنيف)
    Lütfen buna odaklan. Amanda'nın Cenevre'deki adamları olarak Alex bu adamları belirledi. Open Subtitles ،رجاء ركز على ما سأقوله لك وحسب "أليكس) أخبرتنا أن من خطفوه هم عملاء (أماندا) في "جنيف)
    Cenevre'deki aileye bağlı kalalım. Open Subtitles دعونا عصا للعائلة في جنيف.
    Cenevre'deki Ecole Mont-Leclair... ve sonrasında kuzeybatıda iki okula gitmiş. Open Subtitles معهد (مونت وكلير) في جنيف ثم إلى جامعتين في شمال البلاد
    Ya Cenevre'deki tüm karıncalar aynı yere gidiyorsa? Open Subtitles ماذا لو أن كل النمل في (جنيف) متجهين لنفس المكان؟
    Cenevre'deki ve Londra'daki izimizi kaybettireceğim. Open Subtitles أنا سأمحو آثارنا في (جنيف) وفي (لندن)
    Neden Cenevre'deki amirine sormuyorsun? Open Subtitles لماذا لا تسأل مدير المركز في (جنيف)؟
    Cenevre'deki OPEC bakanlarını rehin alma olayının arkasındaki isim. Open Subtitles كان وراء عملية احتجاز رهائن من وزراء الأوبك فى جينيف
    Cenevre'deki CERN enstitüsü, IBM'in araştırma tesisi, Çin'de de var diyorlar. Open Subtitles "معهد الأبحاث النووية في "جينيف "معمل أبحاث "أي. بي. أم

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more