Nihayetinde, Hindistan sığırlarından gelen deri dünyanın çeşitli yerlerindeki giysi dükkanlarında yerini alıyor. | Open Subtitles | في نهاية المطاف، الجلود من الماشية الهندية تشق طريقها إلى متاجر الملابس في جميع أنحاء العالم. |
Sağlık gıda malzemesi dükkanlarında, eczanelerde hap olarak satılıyor. | Open Subtitles | يبيعونه كحبوب في متاجر الطعام، الصيدليات |
İsteyen herkes müziklerini bit pazarında ikinci el dükkanlarında, internette bulabilir. | Open Subtitles | أي شخص يمكنه ان يجد هذه الأشياء في السوق متاجر الموسيقي شبكات الانترنت |
Yaptıklarımı da fuarlarda, ya da hobi dükkanlarında, ve de internette, lanet olasıca her yerde satarım. | Open Subtitles | أبيع موادي في مناسبات الحرفيين محلات الهوايات على الإنترنت .. |
Küçük marketlerde, video dükkanlarında, alışveriş merkezlerinde olmamız gerek. | Open Subtitles | يجب أن نكون بالبقالات ,محلات الفيديو المجمعات التجارية. |
Bir röntgenciydi. İç çamaşırı dükkanlarında sessizce dolanırdı. | Open Subtitles | لقد كان عامل تنظيف و لقد تعود على التسلل لحجة تغيير الملابس |
Askerlik dükkanlarında böyle bıçaklar var. | Open Subtitles | إنها تباع في متاجر المعدات العسكرية أو ما شابه |
Bu sembol, bitki dükkanlarında geleneksel bir şekilde kullanılır. | Open Subtitles | إنه رمز يستعمل في متاجر الأعشاب التقليدية |
Kredi kartı hareketleri içki dükkanlarında ve barlarda yapılmış düzenli harcamaları gösteriyor. | Open Subtitles | بطاقات الإئتمان تظهر زيارات متعددة إلى متاجر الكحول والحانات. |
Günün geri kalanını Queens'teki rehin dükkanlarında onu bulana kadar arayarak geçirdim. | Open Subtitles | امضيت بقية اليوم ازور متاجر الرهن في كوينز حتى عثرت عليها |
Bak Bayan Şey. Pazarlık dükkanlarında görünmekten mi tırstın. Hiç de öyle birşey değil. | Open Subtitles | أنظر إلى الآنسة شيئ " تحميلة " أيضاً للتسوّق في متاجر المفاصلة إنه ليس حتى مثل ذلك |
Oyuncak bebek dükkanlarında çay partilerine katılıyorum. | Open Subtitles | أنا أحضر حفلات شاى في متاجر الدُمى. |
(Gülme) Üçlü günlerini kafelerde, donat dükkanlarında, duraklarda ve cadde köşelerinde geçiriyordu. | TED | (ضحك) يذهب الثلاثي في مغامرات يوميّة إلى متاجر الكعك والقهوة ومواقف الباصات وزوايا الشوارع. |
Hediyelik eşya dükkanlarında satılıyor. | Open Subtitles | بيعت في متاجر تذكارية. |
Bob'un ardından methiyeler düzülmeyecekti, cesedini teşhir eden resimler hediyelik eşya dükkanlarında satılmayacaktı, cenaze kortejinin geçişini görmek için hiç kimse yağmur altında sokakları doldurmayacaktı, onun hakkında biyografiler yazılmayacaktı, hiçbir çocuğa onun adı verilmeyecekti. | Open Subtitles | (لن يكون هناك تأبين لــ (بوب لن تكون هناك صور لجثّته تُباع في متاجر المنوّعات لن يكون هناك أناس تحتشد في الشوارع لتُشاهد موكبه الجنائزي |
Sadece onu daha önce hediyelik eşya dükkanlarında görmüştüm. | Open Subtitles | هي فقط... تعلمين، لقد رأيتها من قبل في محلات الهدايا |
Biz olmasak hala içki dükkanlarında geziyordun. | Open Subtitles | بدوننا، كنت ستظل تسرق محلات الخمور |
Bir röntgenciydi. İç çamaşırı dükkanlarında sessizce dolanırdı. | Open Subtitles | لقد كان عامل تنظيف و لقد تعود على التسلل لحجة تغيير الملابس |