Hatta, bunu düzeltebilecek tek kişi benim. | Open Subtitles | في الحقيقة، أنا الوحيد القادر على اصلاح هذا |
Artık batırdığım şeyi düzeltebilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | والآن انتي الوحيده التي تستطيع اصلاح ما دمرت انا |
Aklıma her şeyi düzeltebilecek bir fikir geldi. | Open Subtitles | قد خطرت على بالي فكرة بإمكانها اصلاح كل شيء |
Süvari, bizi takip ediyor çünkü, bu olayı düzeltebilecek tek kişiler biziz. | Open Subtitles | الفارس يسعى الينا لأنه انا وانت الوحيدين الذين يمكنهم اصلاح هذا |
Vince, yeni programlamasında aether çekirdeğini düzeltebilecek bir şey olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | قال فينس انه لا يوجد في برنامجه الجديد اي شيء عن اصلاح نواة الاثير |
Bunu düzeltebilecek tek kişi o. | Open Subtitles | هي الوحيدة التي بمقدورها اصلاح .. هذا |