Ben mutlu ve neşeli biçimde uyanmışım ve sen dışkı örneği gibi görünüyorsun. | Open Subtitles | أليس هذا التحول بالأحداث مثير للسخريه؟ أنا استقيظ بالإشراقه والمرح وأنت كعينه البراز |
Hayır, seni gücendirmeye çalışsaydım eğer dışkı kokusunun senin kaba etinden geldiğini söylerdim. | Open Subtitles | لا ان اردت اهانتك كنت ساعلق على رائحة البراز التي تنطلق من خلفك |
Bu, ülkede her yüzme havuzunda tam olarak 6.23 dışkı görüldüğü anlamına gelmemektedir. | TED | هذا لايعني أن كل حمامات السباحة في البلاد تحتوي علي 6.23 حادثة براز بالضبط. |
Lobide dışkı vardı ve asansör cinsel simgelerle karalanmıştı. | Open Subtitles | كان هناك براز في الردهة. وعلى المصعد رُسمت أعضاء تناسلية. |
Bir hafta besledikten sonra, birçok dışkı oluşur. | Open Subtitles | بعد أسبوع من الأكل هناك الكثير من الفضلات بالداخل |
Neyse, bu ufak dışkı parçası bu dava için çözümleyicimiz olabilir. | Open Subtitles | أجل، حسناً، هذا الغائط القليل يُمكن أن يتحوّل ليكون حجرنا الرشيد. |
Bu balıkların çıkardığı tek şey dışkı. | Open Subtitles | أتمنى، ولكن الشيء الوحيد حصلت عليه من هذه الأسماك هو أنبوب |
Böyle yapmakla, beslenme alanlarından aldıkları gübreyi dışkı formunda ihtiyaç duyulan alanlara taşırlar. | TED | و أثناء ذلك، تقوم بنقل سماد في شكل فضلات من مناطق تمتلكها إلى أخرى بحاجة إليها. |
Belki de bunu kutlamak için kafesimin etrafına dışkı atarım. | Open Subtitles | ربما يجب أن أقذف بعض البراز في أرجاء قفصي إحتفالاً |
Evet, adımsayar ve kemikler tıpkı düşündüğüm gibi bir dışkı yığınının altındaydı. | Open Subtitles | أجل كليهما الجهاز والعظام كانتا مدفونه في كومة من البراز كما توقعت. |
dışkı donörü adı verilen yeni bir kariyer türü var. | TED | الآن هناك مسار وظيفي جديد يدعى مانح البراز. |
Balinalar beslenmek için dibe dalar ve nefes almak için yüzeye çıkarlar ve devasa tüye benzer dışkı çıkarırlar. | TED | أثناء نزول الحيتان للأعماق لتتغذّى، و صعودها للأعلى للتنفّس، تقوم بأخراج أعمدة كبيرة من البراز. |
Cinsel iktidarsızlık, ereksiyon olma sorunu, idrar tutamama, anal yırtılmalar dışkı kaçırma da dahil. | TED | وتشمل العجز الجنسي وضعف الانتصاب وسلس البول وشرخ بالمستقيم وسلس البراز |
On yaşımdayım diye ahmak olmam gerekmez. "dışkı" ne demek biliyorum. | Open Subtitles | مستحيل، فقط لأنني في العاشرة لا يعني أنى أبله و لا أعرف معني براز |
İnşaat alanı, deodorantlar, dışkı kokusu portatif tuvalet. | Open Subtitles | مواقع إنشاء .. مزيلات عرق رائحة براز حمام متنقل |
Dumanı üstünde pis kokulu koca bir dışkı. | Open Subtitles | عند البقعة الرطبة كمية براز كبيرة جدا وبرائحة كريهة جدا |
Örnekte dışkı ve sindirilmiş kan var. | Open Subtitles | العينة تحتوي على براز و دم مهضوم، كيف عرفت؟ |
Biraz şarap, biraz dışkı, üstüne de biraz dışkıyla karışık hardal dökeceğim. | Open Subtitles | , سأصب بعض النبيذ , أفرك بعض الفضلات , وتصلبه بعض الخردل خلط بالفضلات |
O zaman iç çamaşırlarındaki dışkı lekelerini görmüşsündür. | Open Subtitles | اذا لقد رأيتي اثار الغائط في بناطيله الداخلية |
Bu sözüm ona tartışma, yanan dışkı emojisi barındırıyor. | Open Subtitles | تشمل هذه المناقشات ما يسمى الرموز التعبيرية من أنبوب المشتعلة. |
Şimdi dışkı toplarımızı atmak için hazır olun. Al bunları. | Open Subtitles | والآن سلحي نفسك بكيس فضلات واستعدي لرميه خذ أخرجها |
Hodgins için dışkı saklamalarını iste. | Open Subtitles | اطلب منه أن يحتفظ بالبراز من أجل هودجينز |
İşte bu yüzden, maymun ne kadar akıllı olursa o kadar çok dışkı atıyor. Affedersin Amy. | Open Subtitles | ولهذا فإنه كلما زاد ذكاء القرود كلما زاد قذفها للبراز |
Baban kanlı dışkı yaptı. | Open Subtitles | أبوك يُخرج برازاً ملطخاً بالدم |
Ben de kutsal suların yüzde 86'sında dışkı bulunduğuna dair bir çalışma okumuştum. | Open Subtitles | %قرأتُ أيضاً دراسة يُذكر فيها أنّ 86 من المياه المقدسة تحتوي على بقايا برازية. |
Bana ne yaptığımı sordu, ben de dışkı topladığımı söyledim. | Open Subtitles | أنت تعرف، تسألني ماذا أفعل، وأنا أقول جمع السماد. |
Parazit teşhisi için hepimizin kan ve dışkı örneği vermesi gerekiyor. | Open Subtitles | الاجراء التشخيصي الطفيّلي يتطلب كل واحد منا عينة دم .. وبراز |