İnanın bana o benim için sizin için olduğundan daha değerli. | Open Subtitles | اسمعا، أقسم بالله أنه أكثر قيمة لي مما هو بالنسبة لكما |
Ancak teklif edeceğim şeyin bundan daha değerli olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | ولكن أعتقد أن لدى ما أقدمه ما هو أكثر قيمة |
Şu sandık parlak birkaç kuruştan çok daha değerli galiba. | Open Subtitles | ذلك الصندوق يجب أن يكون يساوي أكثر من بنس لامع |
Almazlarsa bunun 100 bin dolardan daha değerli olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | إذا لم يفعلوا ، أعتقد أن ذلك يستحق أكثر من 100 ألف دولار |
Karımı koruyun. Onunki, benim hayatımdan çok daha değerli. | Open Subtitles | أحرسوا زوجتى إنها بالنسبه لى أثمن من حياتى |
Dikkat et! Bunlar hayatta kazanacağın her şeyden daha değerli. | Open Subtitles | بحذر، تلك الأشياء تساوي أكثر ما ستصنعه في حياتك |
Paketin içindeki şey uyuşturucudan çok daha değerli bir şey. | Open Subtitles | ما يُوجد بداخل ذلك الطرد هو أكثر قيمة من المُخدرات |
Sonra farkına vardık ki eğer teknoloji sizin hakkınızda bilgi sahibi ise size yardımcı olması için kullanabilirsiniz, bundan da daha değerli bir uygulama var. | TED | وأدركنا حينها أن التكنولوجيا يمكنها أن تعرف شيئا عنك وتستخدمه لتساعدك، يوجد هناك تطبيقات أكثر قيمة من ذلك. |
Eğer iki şirketi birbiri ile karşılaştırırsanız hangisinin daha değerli olduğunu bilmek isteyeceksiniz. | TED | عندما تذهب وتقيّم شركة مقابل شركة أخرى، فأنت تريد أن تعرف أيهما أكثر قيمة. |
Şey, altın filan bulmadık, ama bulduğumuz şeyin çok daha değerli olduğuna karar verdik. | TED | حسنًا، لم نجد أي ذهب. ولكنا أدركنا أن ما وجدنا كان أكثر قيمة بكثير. |
Fakat işte diğerlerine ilham kaynağı oldu, diğer insanlara faks makinesi almanın işlerini daha değerli yapacağını gösterdi. | TED | لكن الآن أصبحت مبشرة ، وتوظف آخرين يشترون جهاز فاكس لأنه يجعل مشترواتهم أكثر قيمة. |
Şimdiye kadar ortaklaşa geliştirdiğimiz her şeyden daha değerli bir şeyle karşı karşıyayız. | Open Subtitles | نحن نتعامل مع دواء يساوي أكثر من أي شييء أخر نقوم بتطويره هُنا. |
$200'dan daha değerli bir iş çıkarmadım mı sence de? | Open Subtitles | ان كنت تظن ان هذا يستحق أكثر من 200 دولار فأنا أقدر هذا |
Görünen o ki, onun için doğrudan daha değerli bir şey var. | Open Subtitles | من الواضح أن لديه شيىء أثمن من الحقيقة بالنسبة له |
Dikkat et! Bunlar hayatta kazanacağın her şeyden daha değerli. | Open Subtitles | بحذر، تلك الأشياء تساوي أكثر ما ستصنعه في حياتك |
Yaptığını bir süre daha yapmaya devam edebilir ama... Yani onların için bize olduğundan daha değerli. | Open Subtitles | و يمكنه الإستمرار فى العمل الذى كان يعمل فيه إنه أكثر أهمية لهم عنا |
Bu kişi, bu vatan haini bizim için Sardaukar'ın on lejyonundan daha değerli! | Open Subtitles | هذا الشخص هذا الخائن اهم عندنا من عشر فيالق من سارداكار |
Yüz yıllık konyak var içinde. Senden daha değerli. | Open Subtitles | هذه زجاجة كونياك عمرها 100 عام إنها أكثر قيمةً منك |
Bildiğim şu ki 781227 içeride kaldığı sürece kuruluş için daha değerli. | Open Subtitles | الذي كنت اعرفه هو 781227 اكثر قيمة لهذه الشركة لو بقى بداخلها |
Ama babanızın beni buraya getirtme nedeni paradan çok daha değerli. | Open Subtitles | لكن السبب الذي دفع بأبيك إلى إحضاري إلى هنا كان أهم من المال |
Pekâlâ çocukların beş senti daha değerli bulmalarının sebebi on sentten daha büyük olması. | Open Subtitles | حسنًا الأطفال ظنوا أن الخمس سنتات أعلى قيمة لأنها أكبر حجمًا من العشر سنتات |
Bir gün benim yerime koyduğun her şeyden daha değerli olduğumu kanıtlayacağım. | Open Subtitles | مرة واحدة عليك أن تثبت أنك تستحق أكثر من أي شخص ... |
Çünkü müvekkilin bu mülkün diğer hepsinin tamamından daha değerli olduğunu biliyor. | Open Subtitles | لأن موكلتك تعلم أن قيمة هذا العقار تفوق قيمة كل العقارات الأخرى مجتمعة. |
Görüyorsunuz, aluminyum gezegendeki en değerli metaldi, altın ve platinden daha değerli. | TED | ترون، الامنيوم كان المعدن الأكثر قيمة على الكوكب أغلى من الذهب والبلاتينيوم |
Sanırım burada 10 milyon dolardan daha değerli bir şey buldun. | Open Subtitles | ما وجدته هنا ربما يستحق اكثر من 10 ملايين دولار |