Sonuçta o bir hayal, yapabileceği daha iyi şeyler var. | TED | لقد كان حلماً، بحق المسيح، كان عنده أشياء أفضل ليفعلها. |
Fotoğraflarını çekmek için, sayılardan daha iyi şeyler düşünebilirim, hayatım. | Open Subtitles | يمكنني التفكير في أشياء أفضل لتصويرها عن الأرقام يا عزيزتي |
Ahali, paranızla daha iyi şeyler yapamaz mısınız? | Open Subtitles | أنتم أيها الناس الا يوجد لديكم أشياء أفضل لتفعلوها بنقودكم؟ |
Elinde karton tutup yalvarmak yerine yapabileceğin daha iyi şeyler olmalı. | Open Subtitles | لابد من شيء أفضل يمكنك فعله من حمل لوحة ذكية للتوسل |
Zamanımı odun için harcamaktansa, yapacak daha iyi şeyler var. | Open Subtitles | ثمة أمور أفضل أفعلها في وقتي غير جمع الحطب للوقود |
Yeni bir amcık daha iyi şeyler vaat edebilir ama aşk gibi olmadığı kesin. | Open Subtitles | إمرأة جديدة ربما تحمل وعوداً لشيء أفضل لكن بالتأكيد ليس حباً |
Çünkü daha kötü şeyler bile... ailenin daha iyi şeyler... kazanmasıyla sonuçlanıyor. | Open Subtitles | "لأنه اتضح أن أسوء الأشياء هي تحسن أمور هذه العائلة" |
Bir cadı kaprislerine kovalayan daha yapacak daha iyi şeyler elde edilir biri. | Open Subtitles | شخص لديه أشياء أفضل ليفعلها . من ملاحقة ساحرة |
Annem, yeni çevrenin bize daha iyi şeyler getirmesini umuyordu. | Open Subtitles | كانت تتمنى أمي في كل مكان جديد أن تأتي أشياء أفضل لنا |
Elimizdeki teknolojiyle daha iyi şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أعتقد أن هناك أشياء أفضل للقيام مع التكنولوجيا لدينا. |
Elimizdeki teknolojiyle daha iyi şeyler yapabileceğimizi düşünüyorum. | Open Subtitles | أعتقد أنه توجد أشياء أفضل لنفعلها بواسطة تكنولوجيتنا |
Onlardan daha iyi şeyler yapıyorum, çünkü... | Open Subtitles | لقد صنعتُ أشياء أفضل منهما, لأنه, كما تعلم.. |
Benimle çok ama çok daha iyi şeyler yapabilirler. | Open Subtitles | هناك أشياء أفضل كثيراً يمكن فعلها بواسطتي |
Zamanımı geçirebileceğim daha iyi şeyler var, beni soktuğu bataklıktan çıkmaya çalışmak gibi. | Open Subtitles | لدي أشياء أفضل لأقضي وقتي بها مثل محاولة نهوضي من الجحيم الذي القتني هي به |
Fakat gördüğümüz o mutfak kendimiz için daha iyi şeyler yapmamız gerektiğini düşündürdü. | Open Subtitles | لكن رؤية ذلك المطبخ اليوم جعلتني أتمنى لو كان لدينا شيء أفضل |
Yarın yerlerine başka bir şey getirirdim. - daha iyi şeyler. | Open Subtitles | إنني حقاً بحاجة لهاذين الفستانين يمكنني جلب شيء آخر غداً, شيء أفضل |
Keşke daha iyi şeyler söyleyebilseydim. Daha derin şeyler... | Open Subtitles | أتمني لو كان لدي شيء أفضل لقوله شيء أكثر قوة في المعني |
Bana ölü bir kedi göstermeyi planlıyorsan yapabileceğim daha iyi şeyler var. | Open Subtitles | لو كُنت تخطط أن تريني قطة ميتة، لدي أمور أفضل بوسعي فعلها |
Buradan çıktığında seni daha iyi şeyler bekliyor. | Open Subtitles | هناكَ أمور أفضل تنتظرك عندما تخرج |
Seni daha iyi şeyler için hazırladı. | Open Subtitles | يؤهلك لشيء أفضل بالمستقبل |
Çünkü daha kötü şeyler bile... ailenin daha iyi şeyler... kazanmasıyla sonuçlanıyor. | Open Subtitles | "لأنه اتضح أن أسوء الأشياء هي تحسن أمور هذه العائلة" |
Halkın vergileriyle daha iyi şeyler yapması gerekirdi. | Open Subtitles | انت لا تملك سوى التفكير في تحسين وضعك بعيدا عن الضرائب |
- Gelecek daha iyi şeyler için değişti diyelim biz ona. | Open Subtitles | دعنا نقول فقط أن المستقبل غير بعض الأشياء للأفضل كيف ؟ |
Ortaklarının gücünü şirketlerle masaya oturmak, onlarla daha yakın ilişkiler kurmak ve onları daha iyi şeyler yapmaya özendirmek için kullanmak isterler. | TED | يريدون أن يستخدموا قوة أسهمهم ليجلسوا مع الشركات، ويتشاركوا معهم، ويشجعوهم على القيام بأشياء أفضل. |