Sadece bağlantılı olduklarını değil, fiziksel dünyanın daha mutlu ve sağlıklı hayatlar yaratmak için ne kadar zengin bir kaynak olduğunu öğrendim. | TED | وما اكتشفته هو أنهم ليسوا مرتبطين فحسب، ولكن يمكن للعالم المادي أن يكون مصدرًا قويًا لنا لخلق حياة أكثر سعادة وصحة. |
Araştırma, çalışanlara işlerinde daha fazla denetimin verilmesinin onları daha mutlu ve daha üretken hale getirdiğini gösteriyor. | TED | وقد أظهرت الأبحاث أن إعطاء الموظفين المزيد من السيطرة خلال عملهم يجعلهم أكثر سعادة وأكثر إنتاجية. |
Benim itirafım şu: Ben bir psikoloğum ve benim görevim insanların daha mutlu ve sağlıklı olmalarına yardım etmek. | TED | اعترافي هو: أنني مختصة في الصحة النفسية ومهمتي مساعدة الناس ليكونوا أكثر سعادة وصحة. |
Sanırım birçoğu daha mutlu ve sağlıklı olurdu, ve yetişkin olduklarında birçoğu muhtemelen daha ince olurdu. | TED | أعتقد أن معظمهم سيكونوا أصح و أكثر سعادة ، وكبالغين، الكثير منهم من المحتمل أن يكونوا أنحف. |
Bu 75 yıllık araştırmadan aldığımız en net mesaj şudur: İyi ilişkiler bizi daha mutlu ve daha sağlıklı tutar. | TED | أوضح رسالة نحصل عليها من هذه الدراسة الممتدة 75 عاما: العلاقات الجيدة تجعلنا أكثر سعادة وأكثر صحة. |
Çünkü bizim çocuklarımız, bizi daha mutlu ve sağlıklı yapacak şehirler tasarlıyorlar. | TED | وذلك لأنّ أطفالنا يصمّمون مدنًا من شأنها أن تجعلنا أكثر سعادة وننعم بصحّة أفضل. |
Gençken daha mutlu ve daha... | Open Subtitles | . . كنت تبدو أكثر سعادة و أنت أصغر سناً و اكثر انحرافاً |
Biliyorum şimdi büyük bir acı çekeceğim ama daha mutlu ve sakin bir yaşlı kadın olacağım. | Open Subtitles | وانا أعلم , بانه رغم أني سأعاني كثيرا الأن سأكون أكثر سعادة , كـ سيدة مسنة هادئة |
Biliyor musun, Şehrin bu kısmında yaşayan insanların... çok daha mutlu ve iyi olduklarını düşünürdüm. | Open Subtitles | أتعلم لقد كنت أؤمن أن الناس في هذا الجزء من البلدة أكثر سعادة ، و أفضل |
O yüzden bunları dinlerseniz, şimdiye kadar umduğumdan daha mutlu ve daha gerçekçi bir insan olacağınızı umuyorum. | Open Subtitles | لذا أنا أمل إذا أستمعت لهّا الآن فأنك ستكون شخصًا أكثر سعادة و أدراكًا.. أكثر مما كنت أنا عليُه |
daha mutlu ve daha kendinden emin bir kişi olacağım. | Open Subtitles | أنا... أنا سأكون شخص أكثر سعادة سأكون واثقاً أكثر |
Bu sayede kendimi daha mutlu ve güvende hissedebiliyorum kendimi. | Open Subtitles | بهذا الطريق ساكون أكثر سعادة وأمنا |
İnsanların tutkularının peşinden gitmelerine izin verildiğinde, doktorlar, hastalarının daha iyi, daha mutlu ve daha sağlıklı olduğunu görüyorlar. | TED | وعندما يتسنى للناس متابعة شغفهم فإن الاطباء سيعالجون مرضى أكثر سعادة .. وافضل حالاً .. وأصحاء أكثر ! |
daha mutlu ve daha başarılı olsalar. | TED | إذا كانوا أكثر سعادة ورضى؟ |