Tatlıdan daha tatlı olan sevmektir Ekşiden ekşi olan da sevmektir | Open Subtitles | "أحلى من الحلوى محبّة؛ و أكثر حامض من الأكثر حامض محبّة" |
Şekerden daha tatlı ama üretmesi daha ucuz olan mucize ürün. | Open Subtitles | معجزة إنتاجية أحلى من السكر لكن أرخص في الإنتاج |
Hatta çiftçiler orada sığırları otlatırdı, çünkü mezar otlarının, sütü daha tatlı yaptığına inanıyorlardı. | TED | حتى المزارعين كانوا يرعون مواشيهم فيها، معتقدين أن أعشاب المقبرة وُجدت لجعل الحليب أكثر حلاوة. |
Romantik olabilirim ama bence onun nefretiyle mısırlar daha tatlı oluyor. | Open Subtitles | أتعلمي , ربما أكون رومنسياً و لكن اعتقد أن الكراهيه تجعل الذرة طعمه أكثر حلاوة |
Bağışlanmak pembe göğüslerden daha tatlı değilmiş. | Open Subtitles | لقد لاحظت ان مغفرتك اكثر جمالا من جسد امرأه |
Doğruluğa yolculuğun daha tatlı olduğu bir anda, niye dinleyeyim... | Open Subtitles | بينما طريق الوصول الى الحقيقة أجمل بكثير |
Beklemesi gerekiyordu çünkü zaman aşklarını daha güçlü öpüşmelerini daha tatlı kılacaktı. | Open Subtitles | كان يجب أن ينتظر، لأنّ ذلك جعل حبّهما أقوى وقبلتهما أكثر عذوبة |
"Yaşamın daha tatlı olurdu". | Open Subtitles | الذى سيكون أحلى من الحياة يا صديقى |
Sana şekerden daha tatlı bir şey vereceğim, Ryan... | Open Subtitles | سأعطيكَ شيئاً أحلى من الحلوى، رايان |
"Bu öpücükler şaraptan daha tatlı." Sen altın dedin. | Open Subtitles | قبلاتك أحلى من النبيذ... أنت قلت الذهب |
Hayır, ahbap, daha tatlı bir şey. | Open Subtitles | لا يا رجل، إنه أحلى من ذلك |
Benim sözüm karımınkinden daha tatlı bir nefestir. | Open Subtitles | نفس أحلى من زوجتي |
Şekerin kendisinden daha tatlı bir yer biliyorum. | Open Subtitles | أعرف مكان أكثر حلاوة من الحلوى نفسها |
Yeryüzünde ve gökyüzünde daha tatlı bir dil bulamazsın. | Open Subtitles | على الصفحة أو على الملاءة... لن تجد أبدا لسانا أكثر حلاوة |
Tadını daha tatlı yapacak birşeyler bulunabilir. | Open Subtitles | ربما هناك وأبوس]؛ شيء كان يمكن أن تأكل لجعلها أكثر حلاوة. |
Sabahları uyanınca, çok daha tatlı görünüyorsun. | Open Subtitles | في أوقات الصّباح، تكونى اكثر جمالا |
Sabahları uyanınca, çok daha tatlı görünüyorsun. | Open Subtitles | في أوقات الصّباح، تكونى اكثر جمالا |
Bebeği tutunca yüzün daha tatlı görünecek. | Open Subtitles | وجهك سيكون أجمل بكثير بوجود طفل قريب منه |
Gülünce daha tatlı oluyorsun. | Open Subtitles | تبدين أجمل بكثير عندما تبتسمين. |
Beklemesi gerekiyordu çünkü zaman aşklarını daha güçlü öpüşmelerini daha tatlı kılacaktı. | Open Subtitles | كان يجب أن ينتظر، لأن ذلك جعل حبهما أقوى وقبلتهما أكثر عذوبة |
Ve böylece Şirinler tuhaf New York şehrini arkada bıraktıklarında artık biraz daha tatlı, biraz daha akıllı ve biraz daha şirin olmuşlardı. | Open Subtitles | وهكذا ترك السنافر مدينة (نيويورك) وأعتقد أنهم تركوها وهي أحلي وأكثر حكمة وأكثر سنفورية |
Buddy Threadgoode'dan daha tatlı bir çocuk olduğunu hiç sanmıyorum. | Open Subtitles | (نيني) لا أعتقد انه كان هناك فتى ألطف من بادي ثريدغود |