Onlar sadece evlerinden çıkarılmış mülteciler değil, sadece bunun acısını çekmediler, aynı zamanda çok zor koşullarda yaşıyorlar. | TED | ليس فقط لاجئين خرجوا من بلادهم، ليس فقط عانوا ما عانوه، ولكنهم أيضا يعانون من ظروف دراماتيكية. |
Saat ve gün için değil, yıl değil sadece. Yıllar ve yıllar yılı. | Open Subtitles | ليس فقط لساعاتِ وأيامِ، لكن لسَنَواتِ وسَنَوات وسَنَوات وسَنَوات. |
Oradan geçenler için değil sadece, gezegendeki bütün insanlar için... bilmem anlıyor musunuz? | Open Subtitles | ليس فقط لكل من يذهب هناك ولكن لكل إنسان على هذا الكوكب لو كنتَ تفهم قصدي |
Sürekli uyuyup bebek bardağı kullananlarla değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط الناس الذين ينامون ويستخدمون كؤوس سيبي |
Destek aldığı adamlar, masada yanında oturanlar değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط الرجال في طاولته التي هي على جنبه. |
Jun Pyo sadece güney Kore'de değil, sadece Asya'da değil tüm dünyada uğraş vermesi gereken bir çocuk. | Open Subtitles | جون بيو ولد عليه أن ان يكون ليس فقط فيكوريا أو آسيا بل في كل العالم |
Öldürülmene sebep olduğumdan değil sadece ama bütün bu yarım yaşam olayın var ya. | Open Subtitles | ليس فقط لأنك قُتلت وحسب ، لكن .. لكن هذا هذا العمر النصفي الذي حصلت عليه |
Bu toplumumuz için mükemmel bir isim değil sadece gerçekten de var. | Open Subtitles | ليس فقط اسماً مثالياً لمجتمعنا, ولكنه موجودٌ سلفاً |
People Tree'de çalışan 7.000 kişi için istihdam yaratmak değil sadece, modelin çalıştığını göstermek ve kanıtlamak adına, sektörde değişim için katalizör olmak istiyoruz. | Open Subtitles | أعتقد ليس فقط حول خلق فرص العمل ل7000 شخص يعملون في الناس شجرة. كما يسعى إلى أن يكون محفزا للتغيير في هذا القطاع، |
Seni dinledikleri zaman değil sadece. Senden korkuyorlar da. | Open Subtitles | ليس فقط يستمعوا لطلباتك ..لكن أيضاً يخشونكِ |
Ben çok üzülüyorum değil sadece bu merhum için, | Open Subtitles | ليس فقط لأجل أولئك المتوفّين، بل لوالديهم وأمُهاتهم.. |
değil sadece hayır kravat yok, gidiyor. | Open Subtitles | ليس فقط بدون رابطة عنق، بل إنّي لن أذهب. |
Suçları yüzünden değil sadece ama gerçeği öğrenseydin kendi ellerinle annemi öldüreceğini biliyordum çünkü. | Open Subtitles | ليس فقط بسبب الجرائم لكن بسبب اني اعلم اذا علمتي الحقيقه انك قد تقتلين امي بيديك العاريتين |
Sadece üniversite eğitimi görmüş insanlar değil. Sadece LGBT topluluğunun diğer üyeleri değil. Onlar ayrıca benim arkadaşlarımdı. | TED | ليس فقط من أولئك الجامعيين المُتعلمين، لم يقتصر فقط علي مُزدوجي الميل الجنسي ومُغايري الهوية الجنسية، ولكنهُ صدر أيضاً من أصدقائي. |
Bana göre asıl soru, bu platformlardan yaptıkları şeyi yapmamalarını istemek değil sadece, madem ki çevrim içi şehir meydanlarının kontrolünü bir şekilde ele geçirdiler, herkesin iyiliği için onlardan ihtiyaç duyduğumuz neler var? | TED | السؤال الكبير، حسب اعتقادي، ليس فقط ما نريد المنصات للتوقف عن القيام به ولكن الآن بعد أن سيطروا بشكل فعال على ميداننا العام على الإنترنت، ماذا نحتاج منهم من أجل الصالح الأكبر؟ |
Orklar değil sadece, insanlar da var. | Open Subtitles | ليس فقط جنود أشباح لكن بشر أيضا |
Lt, şimdi değil sadece hepimizi etkiliyor. | Open Subtitles | هذا يؤثر علينا جميعاً الآن ليس فقط أنت |
Kendi bencil nedenlerim için değil, sadece iyi vakit geçirip, mutlu olmak için de değil- ama doktoranı bitirmek zorundasın. | Open Subtitles | ليس من أجل أسبابي الأنانية ...ليس فقط لأقضي وقت ممتع ، وأكون مسروراً لكن لتتحصل على الدكتوراه |
Konuşma yaparken de değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط خلال الخطاب |
Bana karşı olan düşüncüleri değil sadece. | Open Subtitles | وليس فقط مشاعره تجاهي |