Daha sonra Deah'ın odasına gittim daha önce çoğu kez yaptığım gibi, onu aradım, hiç doldurulmayacak bir boşluk bulmak için. | TED | بعدها ذهبت إلى غرفة ضياء كما فعلت كثيرًا من قبل، أبحث عنه، فقط لأرى فراغه الذي لا يمكن أن يمتلئ مجددًا. |
Bugün burada olmanın benim için çok zor olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Ama kardeşim Deah, karısı Yusor ve kız kardeşi Razan bana fazla seçenek bırakmadı. | TED | بلا شك، هذا موقع صعب بالنسبة لي أن أكون هنا اليوم لكن أخي ضياء زوجته يُسر وأختها رزان لم يعطوني الكثير من الخيارات |
Deah ve Yusor ilk danslarını yaptıklarında gözlerindeki aşkı, karşılık bulan neşesini gördüm ve duygularım beni kaplamaya başladı. | TED | عندما رقص ضياء ويسر رقصتهم الاولي رأيت الحب في عينيه ومبادلتها له الفرحة ومشاعري بدأت تغمرني |
Kafam karıştı, babamı aradım, düz bir sesle şöyle dedi: "Deah'ın mahallesi Chapel Hill'de bir saldırı olayı olmuş. | TED | كنت مشوشة، اتصلت بوالدي الذي تحدث معي بهدوء شديد "لقد حدث إطلاق نار في حي ضياء في شابيل هيل |
Deah otobüsle okuldan yeni dönmüş, Razan akşam yemeğine gelmişti, Yusor'la evdeydi. | TED | ضياء كان قد نزل من الحافلة عائدًا من جامعته، رزان كانت في زيارة لتناول الغداء، وقد كانت في المنزل مع يسر. |
Deah, Yusor ve Razan güvenli olması gereken bir yerde katledildi: Yuvalarında. | TED | تم إعدام ضياء ويسر ورزان في مكان كان من المفترض أن يكون آمناً: منزلهم. |
Deah ve eşi Yusor Chapel Hill, Kuzey Caroline'de yaşayan ve orada okuyan genç evli bir çiftti. | TED | ضياء وزوجته يسر، كانا زوجين في مقتبل العمر يعيشان في تشابل هيل في كارولاينا الشمالية، حيث كانا يذهبان معًا إلى الجامعة. |
Deah'ı sekiz kez vurmuş. | TED | أطلق النار على ضياء ثمان مرات. |
Bir ay sonra, kısa bir ziyaret için Kuzey Carolina'daki evime döndüm ve son akşam üst kata Deah'ın odasına çıktım, yeni evli bir adam olarak nasıl hissettiğini öğrenmek istedim. | TED | بعد شهر تقريبًا وفي أثناء عودتي لكارولينا الشمالية من أجل زيارة قصيرة في آخر ليلة صعدت لغرفة ضياء متحمسة لأعرف ما هو شعوره وهو رجل متزوج حديثًا |
O gece ayakta dikilirken derin bir nefes aldım ve Deah'a bakarak şöyle dedim: "Seninle hiç bu kadar gurur duymamıştım." | TED | واقفين هناك في تلك اليلة أخذت نفسًا عميقًا ونظرت إلى ضياء وقلت له "لم أكن فخورة بك أبدًا أكثر من هذه اللحظة" |
Ertesi gün, büyük gazeteler -- New York Times, Chicago Tribune dâhil -- Deah, Yusor ve Razan hakkında hikâyeler yayınladı. Anlatıyı düzeltmemize izin verildi ve yaygınlaşan Müslüman karşıtı öfkeye dikkat çekildi. | TED | في اليوم التالي، قامت صحف كبيرة بما فيها نيويورك تايمز وشيكاغو تريبيون بنشر قصص عن ضياء ويسر ورزان، ليسمحوا لنا بالتحدث عن الموضوع ولفت الانتباه للكره ضد المسلمين. |
Deah, Yusor ve Razan'ı hiçbir şey geri getiremeyecek. | TED | لن يعيد أي شيء ضياء ويسر ورزان. |
Deah bir atletti. | TED | ضياء كان رياضيًا. |