Bir kaç ayrılan çift, arabasından korkan bir adam, bir manik.... depresif ve hayatlarının monoton olduğunu düşünen 3 kişi var. | Open Subtitles | احباء تم صدهم ورجل يخاف من سيارته ومهووس مكتئب,والبقيه يشعرون ان حياتهم بلا معنى |
Hayatında bu kadar depresif olmanı gerektirecek ne olabilir ki? | Open Subtitles | ما الشىء الذى من المحتمل أن تكونى مكتئبة منه ؟ |
depresif bir adamdır. Her hafta intihara kalkışıyor. | Open Subtitles | ذلك المدير كئيب جدا، فقد حاول الانتحار ثلاث مرات |
Aslında çoğu majör depresif bozukluk durumuna, öncelikle stres neden olur. | TED | في الواقع، إن أغلب حالات الاكتئاب ناجمة في البداية عن الضغط. |
Yani bence buraya gelişim sadece üzgün ve depresif olmamdan. | Open Subtitles | لذا لم اتي إلى هنا فقط لأنني حزين او محبط |
Mutlu olsalardı depresif olmazlardı. Dünyaya açılıp yaşamak isterleredi. Depresyona girecekleri bir dünyaya. | Open Subtitles | وذلك حتى لا يذهبوا للحياة ويعيشوا وقد يكون ذلك اكتئاب |
Kitaba göre ilk cinayetten sonra depresif bir aşamaya girer. Yaptığına inanamaz. | Open Subtitles | كتب علم النفس تقول بأن القاتل بعد جريمته الأولى يدخل في حالة نفسية كئيبة و لايصدق ماذا فعل |
Zorluğun sebeplerinden biri 'depresyonda olmak' ile 'depresif hissetmek' arasındaki farktır. | TED | وأحد أهم مصادر الخلط هو الفرق بين مرض الإكتئاب ومجرد الإحساس بالإكتئاب |
Teşhis konmamış bir manik depresif olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | ،لقد تناول الكثير من العقاقير إلى جانب أمور أخرى إنني أعتقد بأنه مكتئب مختل عقلياً |
Ölü bir gezegende, manik depresif bir robotla baş başa kaldım. | Open Subtitles | أنا, وحيد على كوكب خال مع إنسان آلى مكتئب |
depresif olmaya hakkım olduğunu düşünmüyordum. | TED | لم أعتقد بأنّه يحقّ لي أنْ أكون مكتئبة. |
Arkadaşım Hong Kong'a taşındı. İyice depresif duyuyorum. | Open Subtitles | صديقي انتقل إلى هونغ كونغ أنا مكتئبة جداً |
Ölüme hayran biri sayılmam ama... Burası tuhaf bir şekilde depresif bir yer değil. | Open Subtitles | أنا لست معجب بالموت لكن هذا المكان غير كئيب |
Bunun ne kadar depresif olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | ويتلقى علاجات على الصلع المبكر ألا ترين كم هذا كئيب ؟ |
Bunun depresif ataklarıma iyi geldiğini biliyorum. | TED | كنت أعرف أن ذلك يساعد على إبعاد نوبات الاكتئاب. |
Komik filmler yapan bir adam için biraz depresif birisin. | Open Subtitles | ستكون هذه القضايا معقدة جداً بالنسبة لك بالنسبة لشخص يصنع العديد من الأفلام الكوميدية أنت شخص محبط |
depresif ve üzüntü veren şeylerle başa çıkmaya çalışırken bir şey yokmuş gibi davranmak basittir. | Open Subtitles | عندما نتعامل مع اكتئاب عميق وأمور حزينة، من السهل التظاهر أن كل شيء بخير |
Dünyanın en depresif partisine davet edilmedim. | Open Subtitles | لقد اصبحت للتو غير مدعوة لاكثر حفلة كئيبة في العالم. |
Eğer kendiniz depresyonu deneyimlemediyseniz, depresif hissettiğiniz dönemler ile karşılaştırmaktan kaçının. | TED | إذا لم تعاني من الإكتئاب مطلقاً، فتوقف عن مقارنته بالمرات التي شعرت فيها بمزاج سيء. |
Gıcıklık yapmak istemiyorum. Sadece manik depresif birinin dengesini koruması gerekiyor. | Open Subtitles | الأمر و ما فيه هو أن المريض بالهوس الإكتئابي يحتاج إلى التوازن |
Ailenin önünde kendimi utandırdım ve şimdi Şükran Günü'nü hayatımdaki en depresif yerde kutluyorum. | Open Subtitles | لقد احرجت نفسي امام عائلتك و انا الان احتفل بعيد الشكر في اكثر الاماكن كآبة |
Yazılarının ürkütücü ve depresif olduğunu duymuş. Seninle tanışmak için can atıyor. | Open Subtitles | لقد سمع أن كتاباتك مرضية و محبطة إنه يتوق لمقابلتك |
Bay Güneş'in Doğuşu fakat depresif olduğu nadir zamanları hatırlayalım. | Open Subtitles | -ولكن دعونا نتذكر أن هناك أوقت نادرة يكون فيها محبطاً |
Senin şu berbat depresif takıntını attığın zaman öğreneceğin bir şey işte. | Open Subtitles | هذا شيءٌ ستتعلّمه بمجرّد تخلّصكَ من الكآبة الرهيبة التي تُثقل كاهلكَ. |
Fakat bir hafta öncesinden verilmiş tek doz direnç artırıcı, depresif davranışı tamamen önler. | TED | لكن إعطاء جرعة واحدة من محفز المرونة قبل أسبوع يمنع كليًّا السلوك الاكتئابي. |
Psikiyatr tarafından manik depresif teşhisi konuldum. | Open Subtitles | تم تشخيصي من قبل طبيب نفسي بأنه اضطراب ثنائي القطب، |