Yıllarım, yaşadıkları hayattan tatmin olmayan, eğlenmek isteyen, benden bu konuda onlara yardımcı olmamı isteyen hastaları dinleyerek geçti. | Open Subtitles | سنة بعد سنة وأنا أستمع للمرضى الذين ليسوا راضيين عن حياتهم الذين لا يجدوا المرح في حياتهم ويرغبوا مساعدتي |
Ailem peynir ve yoğurt üretirdi. Çoban hikâyeleri dinleyerek büyüdüm. | TED | كانت عائلتي تصنع الجبن والزبادي؛ نشأت وأنا أستمع إلى قصص الرُعاة. |
Günlerini rastgele amatör radyo istasyonlarından gelen sayıları dinleyerek geçiriyormuş. | Open Subtitles | قال أنّها تقضي لياليها في الاستماع لعدد من الإذاعات اللاّسلكية |
Burada oturup seni dinleyerek ölmektense şansımı dışarıda denemeyi yeğlerim. | Open Subtitles | أنا يفضل اتخاذ فرصي هناك من يموت هنا الاستماع لك. |
Fakat şimdi gerçekten birbirimizi dinleyerek, ki daha önce hiç yapmadığımız bir şekilde, geri dönmek için çok çabalıyoruz. | Open Subtitles | لكن الآن نحن نحاول نحن نحاول بجدية للعودة إلى الطريق الصحيح بالإستماع لبعضنا البعض الشيء الذي لم نفعله أبداً |
Bir şeyi bir defa dinleyerek onu tekrar edebiliyorlardı. | Open Subtitles | لقد كانوا يسمعون يقرأ أمامهم مرة واحدة فيحفظونه عن ظهر قلب |
Jürilerin karar almasını dinleyerek 5 yılımı geçirdim. | Open Subtitles | قضيت خمس سنوات أستمع إلى هيئات المحلفين وهى تتشاور |
Düşünmüştüm kü, Günümü, bunları garajda 4 kanallı ile dinleyerek geçirecektim | Open Subtitles | ظننتُ بأنّي سأمضي اليوم بالمرآب أستمع لتلك الإسطوانات على مُشغلّي رباعي القنوات. |
Kötü haber ise hayatımın geri kalanında bu insanların kim olduğunu dinleyerek mi geçireceğim? | Open Subtitles | والأخبار السيئة.. أنني قد أمضي بقية حياتي أستمع للناس الميتين؟ |
Onun mesajını tekrar tekrar dinleyerek çöktüğümü fark ettim. | Open Subtitles | تحطمت بالكامل وأنا أستمع لرسالتها مراراً وتكراراً ، خائفاً من الأسوأ |
Elli yılım sizin sıkıcı hikayelerinizi dinleyerek geçti. | Open Subtitles | حسنًا، لقد كنت أستمع لخطاباتكم المضجرة على مدى الـ50 سنة الماضية. |
Tek yapmak istediğimi günlerimi onun konuşmasını, şarkı söylemesini ve telefonda temizlikçi kadına bağırmasını dinleyerek geçirmek. | Open Subtitles | كلّ ما أشاء، هو قضاء وقتي أستمع إليها تتحدث، تغنّي وتصرخ على عاملة التنظيف على الهاتف |
dinleyerek... Ben de dinlemeye başladım, aslına bakarsanız sadece güven kazanabilmek için binlerce saat boyunca dinledim. | TED | بالاستماع، لذا أنا بدأت بالاستماع في الحقيقة، آلاف الساعات من الاستماع فقط من أجل بناء الثقة |
O yüzden, sesleri dinleyerek öğrenilecek çok şey var. | TED | إذن يوجد الكثير لتعلّمه من خلال الاستماع إلى الأصوات. |
Bayanlar ve baylar bütün sabahı, Bay Broygo'yu dinleyerek geçirdiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | أيها السيدات والسادة هيئة المحلفين أعرف بأنكم قضيتم النهار كله فى الاستماع إلى السيد برويجو |
Aynı anda talimatlarımı dinleyerek zihin berraklığını gösterecek. | Open Subtitles | الاستماع إلي تعليماتي في تفس الوقت سيعطيكِ الوضوح |
İnsanların hayatlarını, izleyerek, dinleyerek ve sonuç çıkartarak anlıyor. | Open Subtitles | يعرف ما يجري بحياة الناس بالمراقبة، الاستماع و الاستنتاج |
Ama o dalgalardaki frekans ve genlik değişimlerini dinleyerek, o dalgaların söylediği hikâyeyi duyabiliriz. | TED | و لكن بالإستماع إلى التغيرات في السعة و التردد لهذه الموجات نستطيع أن نسمع القصة أن هذه الموجات تخبرنا. |
Ona sadece beni dinleyerek bana ne kadar çok şey kattığını söyle. | Open Subtitles | أخبريها بأنها أعطتني الكثير فقط بالإستماع |
Baş şerif olmuş babalarından, tek yaptığı iş şerefsizlik olmayan dedelerinin hikayelerini dinleyerek büyüyebilirler. | Open Subtitles | قد ينشأون مع نائب رئيس قسم كأبيهم يسمعون القصص عن جدهم الذي ليس وغداً |
Sadece onu dinleyerek kariyerim tersine dönebilirdi. | Open Subtitles | كان ذلك ليقلب مهنتي رأساً على عقب فقط لو انني اصغيت |
Avınızı izlemeyi, avcıları dinleyerek öğrenirsiniz. | Open Subtitles | و تتعلم تتبع فرائسك في الغابات بالإنصات للصيادين |