İlk olarak, derin bir nefes almalıyız ve kızlarımızı kaykaya binme, ağaca tırmanma ve parktaki itfaiye direğinde oynamaları için yüreklendirmeliyiz. | TED | لذا أولًا: علينا أن نأخذ نفسًا عميقًا ونشجع فتياتنا على استخدام لوح التزلج وتسلق الأشجار والصعود على عمود التسلق في ساحة اللعب. |
Bensiz, Haifa Caddesi'ndeki bir elektrik direğinde sallanıyor olurdun. | Open Subtitles | بدوني، أنت ستُُعلق، *في عمود كهرباء لعين في (*شارع حيفا). (شارع يقع بالقرب من القصر الجمهوري الخاص بصدام*). |
Tamam, belki haklısın, Broadway'de sadece Willow'un müzikal versiyonunda başrol oynamak bana nasip olacak ama senin bulacağın tek iş striptiz barı direğinde olacak. | Open Subtitles | حسناً, ربما أنتِ محقة أنني مقدر لي "أن ألعب الدور الرئيسي بنسخة برودواي الموسيقة لمسرحية "ويلو لكن العمل الوحيد لكِ الذي ستعملينه هو عمود راقصات التعرّي |
Bana kalsa seni bayrak direğinde sallandırırdım. | Open Subtitles | إذا كانت لي، فأود أن أشنقك على الصاري. |
Amiral gemisinin orta direğinde! | Open Subtitles | من على الصاري الرئيسي للسفينة |
- Demek telefon direğinde bana çemkirmen falan... | Open Subtitles | إذاً الصراخ عليّ عند عمود الهاتف... |
Bir telefon direğinde Minor'ın kayıp ilanını gördüm. | Open Subtitles | رأيت ملصق كلب مفقود على عمود هاتفي وعليها صورة (مينور) |
İkimiz de öpüşmeyi aynı çit direğinde öğrendik. Mitchell, özel olarak görüşebilir miyiz lütfen? | Open Subtitles | تعلّمنا التقبيل على ذات عمود السياج. (ميتشيل)، هل أستطيع التحدث معك على انفراد، رجاءً؟ |