Onları bir kenara iterler. Bu rüya, sizi doğru şeyi yapmaya zorlamanın bir yoluydu. | Open Subtitles | هذا الحلم كان بمثابة باعث لكَ على فعل الصواب |
Her seferinde karışmasının nedeni, doğru şeyi yapmaya çalışmasıydı. | Open Subtitles | كٌل مرة تورط فيها كان السبب أنه يحاول فعل الصواب |
- Asıl önemli olan cidden doğru şeyi yapmaya çalışan adam gibi görünüyor. | Open Subtitles | ... كل ما يهم هو أنه يبدو أنه يريد فعل الشيء الصحيح فعلاً |
doğru şeyi yapmaya çalışıyoruz, tamam mı? | Open Subtitles | انظر، نحن نحاول فعل الشيء الصحيح هنا |
Kendini siz gibi tanıtan beyefendi doğru şeyi yapmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | السيد الذي انتحل شخصيتك كان يحاول القيام بالصواب. |
Neye mal olursa olsun doğru şeyi yapmaya hazır olmak olabilir mi? | Open Subtitles | هل أن يكون مستعدّاً لفعل الصواب مهما كلـّفه الأمر؟ |
- Sadece doğru şeyi yapmaya çalışıyorum. - Çok yanlış yapıyorsun. | Open Subtitles | فقط احاول عمل الشيء الصحيح خاطئه تماماً. |
Michael bu yüzden doğru şeyi yapmaya karar verdi. | Open Subtitles | وعندها أدرك (مايكل)، أنّ عليه فعل الشئ الصائب |
doğru şeyi yapmaya çalıştığımı biliyorsunuz. Bunların ardımızda bırakıp aileyi tekrar toparlamaya yardım edin. | Open Subtitles | أنا أحاول القيام بالأمر الصائب هنا بمحاولة لم شمل العائلة |
doğru şeyi yapmaya çalışan basit bir adam olduğunu. | Open Subtitles | وانه مجرد شخص يحاول فعل الصواب |
doğru şeyi yapmaya çalışan insanlarız! | Open Subtitles | نحن أشخاص محترمون نحاول فعل الصواب |
doğru şeyi yapmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | كنت أحاول فعل الصواب لمرة واحدة. |
Onun için doğru şeyi yapmaya çalışıyordum ama aptalcaydı. | Open Subtitles | كنت أحاول فعل الصواب لها لكن كنت غبي. |
Ya hala ona inanıyordu ya da doğru şeyi yapmaya çalışıyordu ki bu tam da Matty'nin tarzıydı. | Open Subtitles | إما أنه لا يزال يؤمن بها أو أنه يحاول فقط فعل الشيء الصحيح والذي كان من عادة (ماتي) |
Babam doğru şeyi yapmaya çalışıyordu. | Open Subtitles | حاول والدي فعل الشيء الصحيح |
Harold henüz bunu göremese de doğru şeyi yapmaya çalıştığını biliyorum. | Open Subtitles | اعلم انك تحاولين فعل الشيء الصحيح حتى أن كان (هارولد) لايرى هذا |
O zaman insanlar doğru şeyi yapmaya karar verdi. | Open Subtitles | حينها فقط قرر الناس القيام بالصواب |
Hayatım boyunca bununla yaşamak zorundaydım ama buraya bunu yıkmaya doğru şeyi yapmaya ve oğlunu kurtarmaya geldim. | Open Subtitles | لكنّي أتيتُ إلى هنا للإقلاع عنها و لفعل الصواب |
Burada doğru şeyi yapmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | نعم, انا احاول عمل الشيء الصحيح هنا |
Michael bu yüzden doğru şeyi yapmaya karar verdi. | Open Subtitles | وعندها أدرك (مايكل)، أنّ عليه فعل الشئ الصائب |
doğru şeyi yapmaya çalışıp tamamen berbat eden insanlar hakkında azıcık bilgim var. | Open Subtitles | أعرف قليلاً كيف يحاول الناس القيام بالأمر الصائب و أفساد الوضع |
- doğru şeyi yapmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | كنت أحاول فقط أن تفعل الشيء الصحيح. حقا؟ |
Denver'ın dışındayken doğru şeyi yapmaya çalıştım. | Open Subtitles | عندما كنت هناك في دينفر حاولت أن أفعل الشيء الصحيح |