"doymuş" - Translation from Turkish to Arabic

    • المشبعة
        
    • مشبعة
        
    • بتغذية
        
    Trans ve doymuş yağdan uzak yenilikçi ürünleri ile bir devrime yol açan, Dow Kimyasal gibi kuruluşlar görüyoruz, TED نحن نرى منظمات مثل داو للكيماويات تقود الثورة بعيداً عن الدهون الغير مشبعة والدهون المشبعة مع ابتكار منتجات جديدة
    Tersi olarak, doymuş yağ oranı yüksek beslenme biçimi sinir hücresi üremesini olumsuz etkiliyor. TED على عكس ذلك، نظام غذائي غني بالدهون المشبعة سيكون له تأثير سلبي على تكوّن الخلايا العصبية.
    Sadece tek bağ içeren yağ asitleri doymuş yağ olarak, bir veya daha fazla çift bağ içerenler ise doymamış yağ olarak adlandırılır. TED الأحماض الدهنية ذات الرابطة الفردية تسمى الدهون المشبعة وتلك التي تحوي رابطة مزدوجة أو أكثر تسمى الدهون غير المشبعة
    Öte yandan pankek karışımının içindeki yağın yarısından fazlası doymuş veya trans yağdır. TED وفي المقابل، أكثر من نصف الدهون في خليط البان كيك هي إما دهون مشبعة أو متحولة
    Yuva yapmış kuşlar ve karnı doymuş köpekler her zaman sahiplerinin evlerine geri dönerler. Open Subtitles الطيور المعششة والكلاب التي تحظى بتغذية جيدة تعود دائماً إلى أسوار سيدها.
    Yani, çoğu doymamış yağ sizin için faydalıyken doymuş yağ fazlasıyla zararlıdır. TED معظم الدهون غير المشبعة مفيدة بالنسبة لك بينما الدهون المشبعة ضارة بالنسبة لك عند الإفراط فيها
    doymuş yağ hakkında söylenecekler burada biterken, doymamış yağlar hakkında hâlâ söylenecek şeyler var. TED بالنسبة للدهون المشبعة فهذا كل ما هنالك عنها ولكن ليس بالنسبة للدهون غير المشبعة
    Her zamanki sanıklar, yani doymuş yağlar ve şeker, nikotin, afyon, kokain, alkolün fazlası ve kronik stres. TED المتهمون عادة، مثل الدهون المشبعة والسكر النيكوتين والأفيون والكوكايين والإفراط في الكحول باللإضافة للضغوط المزمنة
    Bu antik insanlar Ekvator ve Oğlak Dönencesi arasındaki Güneş'in ultraviyole ışınlarına doymuş bölgede yaşıyordu. TED عاش هؤلاء البشر القدماء بين خط الاستواء ومدار الجدي، المنطقة المشبعة بأشعة الشمس فوق البنفسجية.
    Kuşaklar boyunca Afrika'nın güneşe doymuş enlemlerinde yaşayan insanlar, daha yüksek bir melanin üretim eşiği ve daha fazla ömelanin kazandılar. Bu da ciltlerine daha koyu bir renk verdi. TED على مدى أجيال، تكيّف البشر الذين يعيشون في مناطق خطوط العرض المشبعة بالشمس في إفريقيا من خلال امتلاكهم لإنتاج أعلى من الميلانين والمزيد من اليوميلانين، الذي يعطي بشرتهم درجة أغمق.
    doymuş yağ, toplam yağın bir parçasıdır. Open Subtitles أما الدهون المشبعة التي هي أحد أجزاء الدهون
    Sağlık demişken, doymuş yağlı yiyecekleri yemeyi bırakmalısın. Open Subtitles بالمناسبة، ربما عليك اجتناب الأطعمة المشبعة بالدهون
    İnsan vücudu doymuş yağlarla savaşmak için tasarlanmadı. Open Subtitles الجسم البشري لم يُصمم لمكافحة دهون مشبعة كهذه
    Sezyum ve plütonyum ile doymuş bu havada, Open Subtitles وفي هذا الهواء، مشبعة السيزيوم والبلوتونيوم،
    dizel ve diğer petrol artıklarıyla doymuş dört öbek üzerinde çalıştım. Bir tanesi kontrol öbeğiydi. Diğeri de enzimlerle işlenmiş bir öbek. Üçüncüsü bakterilerle, bizim olan sonuncu öbek de, mantar miselyumuyla aşılanmış bir öbekti. TED كان هناك أربعة أكوام مشبعة بالبترول والديزل وغيرها من النفايات البترولية واحدة كانت كومة تحكم، واحدة عولجت بالانزيمات واحدة عولجت بالبكتيريا و كومتنا لقحناها بميسليوم الفطر
    "Yuva yapmış kuşlar ve karnı doymuş köpekler her zaman sahiplerinin evlerine geri dönerler." Open Subtitles "الطيور المعششة والكلاب التي تحظى بتغذية جيدة تعود دائماً إلى أسوار سيدها."

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more