İşlerini yaptıklarını düşünüyorlar ama şu lanet çocukları doyurmak için koruyucu ailenin bana yeterli para vermediğini de biliyorlar. | Open Subtitles | يظنون إنهم يفعلون عملهم، لكنهم يعرفون أن الحضانة لا تعطيني ما يكفي من المال لإطعام كل هؤلاء الصغار الأوغاد. |
Yetimhaneye bağışlanan her bir kuruşu, müdür zimmetine geçiriyordu. Yokluğumda çocuklar o kadar bakımsız kalmışlardı ki kendilerini doyurmak için fare yakalamak zorunda kalmışlardı. | TED | كان المدير يختلس كل سنت يتبرع به لدار الأيتام، وفي غيابي، كان الأطفال يعانون من إهمال فظيع حيث أجبروا على الإمساك بالفئران لإطعام أنفسهم. |
Yeni soru şu, 8.3 milyar insanı 2027'de doyurmak için 214 trilyon kaloriyi nasıl üretiriz? | TED | السؤال الجديد هو، كيف ننتج 214 تريليون سعر حراري تكفي لإطعام 8.3 مليار شخص بحلول عام 2027؟ |
Bu adam ki suçu sadece açlıktan ölmek üzere olan kız kardeşini doyurmak için yerel bir postaneden 5 dolar çalmaktı. | Open Subtitles | هذا الرجل الذى كانت جريمتة الوحيدة هى سرقة 5 دولارات من مكتب البريد المحلى ليطعم اختة الجوعانة ... |
Bu adam ki suçu sadece açlıktan ölmek üzere olan kız kardeşini doyurmak için yerel bir postaneden 5 dolar çalmaktı. | Open Subtitles | هذا الرجل الذى كانت جريمته الوحيده هى سرقه 5 دولارات من مكتب البريد المحلى ليطعم اخته الجوعانه ... |
Ne yazık ki ismini bilmediğimizden, para ödülü aç çocukları doyurmak için harcanacak. | Open Subtitles | للأسف ، لا نعرف هويته لذا ستستخدم جائزته النقدية لإطعام الأطفال الجياع |
Balık hasatları iyiyken aç olan yavruları doyurmak için koloniye dönerler. | Open Subtitles | ،باتّخام حوصلاتهم بالسمك فإنهم يعودون للمستعمرة لإطعام صغارهم الجائعة |
Adamlarını doyurmak için ağıllarda domuz yetiştirirsek hayvanat bahçemizi kurtarmış oluruz. | Open Subtitles | سنربي الخنازير لإطعام رجال وسنحفظ حديقتنا |
Aileleri doyurmak için mısır ekili topraklar. | Open Subtitles | الذرة تزرع فى الأرض لإطعام العائلات |
Karınları acıktığında, tembelliklerini doyurmak için baltalarını bırakıyorlar. | Open Subtitles | حين يريدون الأكل يضع فأسه لإطعام كسلاهن |
Kadınlar yemek istediğinde tembel karınlarını doyurmak için baltasını indiriyor. | Open Subtitles | حين يريدون الأكل يضع فأسه لإطعام كسلاهن |
Alışkanlığı yüzünden karanlık bir sokakta yaşlı birini mi soydu yoksa çocuklarının karnını doyurmak için bir market mi soydu bilmiyorum. | Open Subtitles | لكن لا أعرف إذا سرق سيد مُسنة لإطعام عادته... أو سرق الطعام من المتجر لإطعام أطفاله. |
Çocuk sadece kardeşinin karnını doyurmak için kalkmış. | Open Subtitles | الفتى تحرك فقط لإطعام أخته الصغيرة. |
- Her yıl Şükran Gününde kimsesizleri doyurmak için bağış yapardı. | Open Subtitles | - كانت تقوم بمنح تبرّع سنوياً - لإطعام المشرّدين في عيد الشكر |
Memleketteki aç ailelerini doyurmak için kendi özgür iradeleriyle çalıştılar. | Open Subtitles | برغبة حرة منهم لإطعام عائلاتهم الجائعة في بلادهم الام! -في معمل استغلالي |
Çiftçileri doyurmak için tahıl yollamadık mı onlara? | Open Subtitles | ألم نرسل حبوباً لإطعام المزارعين؟ |
Eğer bir adam aç ailesini doyurmak için ekmek alırsa bu hırsızlık olur mu? | Open Subtitles | "أول كنيسة بـ(سبرينغفيلد)" إن أخذ الرجل خبزاً لإطعام عائلته الجائعة، أذلك يعتبر سرقة؟ |