Şubatta hava ısınsın diye Tanrı'ya dua ederek dizlerini aşındırabilirsin. | Open Subtitles | هناك يمكنكم الصلاة جاثين فى المياه الباردة فى فبراير |
dua ederek ve iyi işler yaparak huzura kavuş. | Open Subtitles | البحث عن الراحة في الصلاة والأعمال الصالحة. |
Aksine, milyonlarca Afrikalı, dini inançlarının hayallerini gerçekleştireceğini düşünüyor. Hayatlarında ilahi müdahaleler ve mucizeler olması için o kadar çok fazla dua ederek zamanlarını harcıyorlar ki. | TED | وفي المقابل، يتخيل ملايين الأفارقة أن عقيدتهم الدينية ستساعدهم في تحويل أحلامهم إلى حقيقة، ويقضون الوقت الطويل في الصلاة من أجل حدوث المعجزات ومن أجل التدخل الإلهي في حياتهم. |
Beynimiz, böyle zor soruları sorabilecek kadar güçlü ancak maalesef bu soruları cevaplayacak kadar işleme gücüne sahip değil, öyle ki bu "yüksek varlık" için dua ederek cevapları arama ihtiyacı doğuruyor. | TED | وعقولنا قوية بما يكفي لتطرح هذه الأسئلة الصعبة، ولكنها للأسف لا تملك القدرة على المعالجة لإجابتها، ما يخلق الحاجة إلى كيان خارق، يمكننا الصلاة له والاتجاه إليه لطلب الإجابة. |
Hayatımın bir dakikasını bile dua ederek harcamayacağım. | Open Subtitles | لن أهدر دقيقة أخرى من حياتي فى الصلاة |
Mesela ölüm döşeğinde deliler gibi dua ederek. | Open Subtitles | الا يمكنني الصلاة على فراش الموت مثلا؟ |
- Başarılı olması için dua ederek. | Open Subtitles | بالطيران و الصلاة , معظم الوقت |
Henry Ford bayrağı indirmek için hazırlandı bu sefer intikamını almak için dua ederek. | Open Subtitles | ومع اقتراب عقارب الساعة إلى أسفل، هنري فورد الثاني استعداد لإسقاط العلم، الصلاة أن، هذه المرة، انه سيحصل على الانتقام له. |