Doğa durdurulması zor bir güç ile üzerinize geldiğinde yapılacak en güvenli şey yolundan çekilmek olacaktır. | TED | عندما نعجز عن إيقاف القوة الطبيعية، فالإجراء الأكثر أمانا هو الابتعاد عن طريقها. |
Zorbalığın durdurulması, ancak bütün okulun ona karşı birlik olmasıyla gerçekleşebilir. | Open Subtitles | و لو اتحدت المدرسة فقط كلها ضده يمكن إيقاف التنمر إلى الأبد |
Sadece durdurulması gereken bir canavar varmış. | Open Subtitles | فقط،مُجرد وحش و الذي لابد أن يتم إيقافه. |
Böylece, vücutta bir kesik açıldığı anda durdurulması imkânsız bir kanama ortaya çıkmış ve cerrah muhtemelen paniklemiş. | Open Subtitles | لذا اللحظة التي الشقّ جُعِلَ، النزف كَانَ يمكنُ أَنْ يَكُونَ لايمكن إيقافه و الجرّاح مُضْطَرِب من المحتمل. |
Seni utandırmaması için yayımlanmadan önce durdurulması gerekiyordu, ve o da durdurdu. | Open Subtitles | أن يساعدني في إيقافها قبل أن تخرج إلى العلن حتى لا تسبب لكِ الإحراج وهذا مافعله بالضبط |
Gittikçe daha da güçleniyor. durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | إنه يزداد قوة لابد أن يتم وقفه |
Bu insanların durdurulması gerekiyor. Yaptıklarının hesabının sorulması gerekiyor. | Open Subtitles | يجب أن يوقف هؤلاء الناس عند حدهم وتتم محاسبتهم. |
Seni bu işin içine sokmak istemezdim ama bu adamın durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | لمْ أكن أريد أن أضعكما في هذا الموقف، ولكن يجب إيقاف هذا الرجل. |
Dünyanın her yerinde var ve durdurulması mümkün değil. | Open Subtitles | إنها فى كل مكان , فى كل مكان حول العالم ولا يمكن إيقاف ذلك |
Coleridge de böyle demişti. İnanmamanın kasıtlı bir şekilde durdurulması ya da şiirsel inanç, ne kadar garip olursa olsun, bir hikayenin gerçeği andırması ve sizin, buna inanabiliyor olmanız. | TED | إنه كما يطلق عليه كوليردج رغبة إيقاف الكفر أو الإيمان الشاعري، بالنسبة لهم هذه القصة، مهما كانت غريبة، لها شكل من أشكال الحقيقة، ولذلك يمكنك تصديقها. |
Adebisi'nin bir an önce durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | يَجِب إيقاف أديبيسي و بِسُرعَة |
Hayır, bence zorbalık kontrolden çıktı ve durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | لا أنا فقط، أعتقد أن التنمر قد خرج عن السيطرة و أنه بحاجة إلى إيقافه |
Bunu o istedi ancak şimdi kontrolden çıkmış durumda ve durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | هو من سعى إليه ولكنه الان خارج عن السيطرة ويجب إيقافه |
Bu ülkenin kontrolu artık sende değil, ve eğer isteklerimi yerine getirmek için ofisinin tüm yetkilerini kullanmazsan, virüs serbest bırakılacak ve durdurulması imkansız olacak. | Open Subtitles | لم تعد تتحكم فى دولتك ...واذا لم تستخدم قوة مكتبك الكاملة لتنفيذ رغباتى فسأطلق الفيروس, وسيكون إيقافه مستحيلاً |
Teori şöyleydi, bu belli bir zamanda durdurulması gereken bir operasyondu çünkü bir devir teslim olacaktı ve çok daha fazla onay gerekecekti. | Open Subtitles | إذاً فالقصة أنها كانت عملية وجب إيقافها عند تاريخ معيّن لأنه كانت هناك عملية تسليم سلطة |
Kadının durdurulması gerektiğini, yoksa onu sonsuza dek, terk edeceğini biliyordu. | Open Subtitles | ،عرف أنه لابد من إيقافها أو أنها ستتركه إلى الأبد ...لذا فقد قام بربط جرس بكاحلها |
durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | لقد تم تحذيرها، على أحد إيقافها |
Gittikçe daha da güçleniyor. durdurulması gerekiyor. | Open Subtitles | إنه يزداد قوة لابد أن يتم وقفه |
durdurulması gereken tek kişi sensin. | Open Subtitles | الوحيد الذى يجب ان يوقف هو انت |
- durdurulması gerek. | Open Subtitles | لا بُدّ من ردعه. |
Yasadışı balık avcılığı tüketicileri ve bir de dürüst balıkçıları dolandırıyor ve bunun durdurulması gerek. | TED | يخدع الصيد غير القانوني المستهلك ويخدع أيضا الصياد النزيه، وهذا الأمر يجب أن يتوقف. |
Videoya göre, tüm dünya vatandaşlarının, insan hakları ihlalinin durdurulması gereken bir vahşet olduğunu öne sürdüler. | Open Subtitles | لقد ادّعوا وأقتبس "إنتهاك الحرّيات المدنية "لجميع مواطنين العالم" "فهي عمل وحشيّ يجب أن يوُقَف". |
Uganda'nın nispeten güvenilir olmasına rağmen Kony'nin hala orada olduğunu ve durdurulması gerektiğini... söylemek için kendilerini zorunlu hissettiler. | Open Subtitles | حتى وأن أوغندا قد أصبحت نسبياً أمنة لقد شعروا بضرورة اخبار العالم أن كوني ما زال موجوداً وإنه يجب أن يُوقف |