Easter Adasındaki arkeolojik kazının öncüsü. | TED | اليوم، هي عالمة آثار رائدة تعمل بجزيرة إيستر |
Nick Easter'in işi eğlendirmek. Herkesi mutlu etmek istiyor. | Open Subtitles | نيكولاس إيستر شخص مسلي ويريد أن يسعد الجميع |
Şimdi sıra sınıfın soytarısı Bay Easter'e geldi. | Open Subtitles | أحدهم ليضيف مهرج الصف إلى ملف السيد إيستر الكبير |
Her neyse, ben Easter düşünüyordum, çünkü lanet pastel renklere bayılıyorum. | Open Subtitles | على كل حال ، كنت أفكر بقضاء عيد الفصح والمضاجعه والحب |
Ne Easter Bunny'yi bilirler ne de bir gün... Tanrı'nın bizi çağıracağını. | Open Subtitles | أو عن أرنب عيد الفصح و في أحد الأيام عندما يستدعيهم الرب |
Easter barbeküsünden sonra size tecavüz eden adamın hayaleti | Open Subtitles | شبح الرجل الذي ضايقك بعد حفلة شواء عيد الفصح |
Bay Easter, programınıza mı engel oluyoruz? | Open Subtitles | سيد إيستر.. هذه ثان مرة تنظر فيها إلى ساعتك هل نؤخرك عن شيء ما؟ |
- Bay Easter'i jüriye kaydet. | Open Subtitles | أدخل السيد نيكولاس إيستر كمحلف توقف عندك إذا سمحت |
Fernandez, Hullic, Easter senin. | Open Subtitles | خذ جيري فيرنانديز ستيلا هوليك.. نيكولاس إيستر |
Nicholas Easter, şarkıcı ve dansçı çocuğun programı. | Open Subtitles | نيكولاس إيستر.. الراقص والمغني لديه جدول أعمال |
Videodaki adam dün gece Nick Easter'in dairesini yaktı. | Open Subtitles | الرجل في الفيديو نعم؟ حرق منزل نيك إيستر ليلة البارحة |
Easter'in jürilik listesi. | Open Subtitles | لدي لائحة إيستر للمحلفين المحتملين في بوسطن.. |
Sen ve Bay Easter çok çok meşgulsünüz. | Open Subtitles | أرى أنك والسيد إيستر تشغلان نفسيكما جيداً |
diye sorun. Ve yakınlarda Easter Adasındaydım, muhteşem bir yer, ve çok da gizemli, çünkü Easter Adasında nereye giderseniz gidin, moai adındaki bu heykellerle karşılaşıyorsunuz. | TED | ومؤخراً كنت في جزيرة إيستر وهي مكان جميل بشكلٍ آخاذ وغريبة بشكلٍ لا يُصدق لأنك حيثما تذهب فى جزيرة إيستر ستُصعق بهذه التماثيل، تُسمى المواي |
Ama Laura Palmer'ı Easter Park'ındaki terasta görmüş. | Open Subtitles | ولكنه يقول إنه رآى "لورا بالمر" عند استراحة منتزه "إيستر" |
Easter Bunny'nin paskalyada bize uğramadığını söylediği zaman aslında gelmiş olduğunu içten içe bilmek. | Open Subtitles | تخبرنا بأن أرنب عيد الفصح هرب من البيت ذلك اليوم ولكننا نعرف بأنه كان هناك |
Easter Bunny'nin gerçek olmadığını biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | أنتَ تعلم بأنه لا يوجد أرنب عيد الفصح , صحيح ؟ |
Umudumuz Easter Adasına ulaşmaktı. | Open Subtitles | وكان الأمل للوصول إلى رياح الغرب تحيل إلى جزيرة الفصح. |
Onların doğum günleri olmasın! Easter'ın kini alın! Easter'a bir şey olmaz. | Open Subtitles | ليس أعياد ميلادهم، خذ عيد الفصح عيد الفصح ليس مهما |
Ve Jimmy Hoffa ve Easter Bunny (tavşan) arasından koşarken... neden onları da makaraya almıyorsun? | Open Subtitles | وعندما تصادف جيمي هوفا وارنب عيد الفصح... لما لا تطويهم ايضا؟ |