Sanki kimse beni göremeyecekmiş gibi ebeveynlerimin arkasına saklanıyordum. | TED | كنت أختبئ خلف والداي حتى لا يراني أي أحد. |
Böyle bir şey yapacağım ebeveynlerimin aklından bile geçmezdi. | TED | لم يتصور والداي أن أتصرف هكذا ولو بعد مليون سنة. |
ebeveynlerimin ikisi de başkalarıyla ilişki yaşamaya çalışıyor. Gerçi henüz başarılı olamadılar. | Open Subtitles | كلا والداي يحاول إقامة علاقة بالطبع, لم ينجحا بعد |
ebeveynlerimin boşanıyor olduğunu fark ettim ve artık aşka inanmıyorum. | Open Subtitles | أتعلم شيئًا؟ للتوّ أدركت أن والديّ يتطلقان، |
ebeveynlerimin o işini duymak istemiyorum. | Open Subtitles | لا أودّ سماع كيف أن والديّ... لمَ؟ |
ebeveynlerimin harika bir seks hayatı vardı. | Open Subtitles | أتعلم ، والداي كانا يستمتعان بحياة جنسية رائعة |
Pek az bir zaman önce, yine ebeveynlerimin odasında yaptığım... başka bir sıradan aramada boş bir anti-depresan şişesi bulmuştum. | Open Subtitles | ليس قبل ذلك بكثير، وجدت زجاجة فارغة من عقار مضاد الإكتئاب خلال دورة تفتيش روتينية أخرى لغرفة والداي |
Bu kısa aralık esnasında, ebeveynlerimin evliliklerini kurtarmalarına yardımcı olabilir ve sonra da dünyadaki en iyi erkek arkadaşlık görevimi sürdürebilirdim. | Open Subtitles | خلال تلك الثغرة الصغيرة بإمكاني المساعدة في إنقاذ زواج والداي و بعدها سأتابع واجبي كأحسن حبيب في العالم |
Sadece ebeveynlerimin ayrılmasına sebep olmakla kalmamış, bunun yanında bir arkadaşlığı yok etmenin de eşiğindeydim. | Open Subtitles | لم أتسبب فقط بإنفصال والداي لكن أقتربت من إنهاء صداقة |
ebeveynlerimin diplomat olmadıklarını söyleyebilirim. | Open Subtitles | أستطيع أن أُخبرك أنّ والداي لم يكونا ديبلوماسيان |
Saatlerce pratik yaptıktan sonra, gece geç saatlerde ebeveynlerimin odasından yükselen tango ezgiyleriyle beraber Janis Joplin ve Billie Holiday dinlerdim. | TED | في وقت متأخر من الليل ,بعد ساعات من التدريب كنت استمع الى جانيس جوبلين و بيلي هوليداي و اصوات موسيقى التانغو تزحف من ستيريو والداي |
Çok sayıda siyah Amerikalı öğrencisi olan bir okula ilk kez ortaokulda gittim, ve birçoğu neden onlardan farklı konuştuğumu ya da ebeveynlerimin onlarınkinden neden farklı göründüğünü anlayamıyordu. | TED | المدرسة الإعدادية كانت المرة الأولى ذهبت إلى المدرسة مع عدد كبير من الطلاب الأمريكين السود، والعديد منهم لا يفهم سبب اختلاف لهجتي عنهم أو لماذا يبدو والداي مختلفين عن والديهم. |
Kişiler arası ırk ilişkileri -- insanoğlu olarak birbirimize nasıl davrandığımız -- benim ebeveynlerimin jenerasyonundan çok daha iyi. | TED | تعبر العلاقة العرقية في التعامل مع الآخرين -- كيف نعامل بعضنا البعض كبشر-- أفضل بكثير مما كانت عليه في عهد والداي. |
İşte bu negatiflik barajı bizim karşı olduğumuz şey: yıkıcı istatistikler, şiddet, akıl sağlığı riskleri, ben açıldığımda ebeveynlerimin bana verdiği iyi niyetli fakat kusurlu bir tepki olan daha zor bir hayatım olmasını istememeleri. | TED | إننا بصدد مواجهة هذا الوابل من السلبيّـة. فالإحصائيات الصادمة، والعنف، ومخاطر الصحة العقـلية، والنوايا الحسنة ولكن دون رد فعل ملائم على نحو ما قدّم لي والداي فهما حالا دون أعيش حياة قاسية. |
ebeveynlerimin ikisi de Sosyal Güvenlik'ten yararlandı. | Open Subtitles | فكلا والداي انتفعا من الضمان الاجتماعي |
ebeveynlerimin ikisi de Sosyal Güvenlik'ten yararlandı. | Open Subtitles | فكلا والداي انتفعا من الضمان الاجتماعي |