| Geçen gece elbisesinin fermuarını çekerken fark ettim. | Open Subtitles | لاحظتُ ذلك في ليلة سابقة عندما كنت أزمّم ثوبها. |
| elbisesinin kıvrımları arasında, bu küçük değerli taşı buldum. | Open Subtitles | في طيات ثوبها وجدت هذا الحجر الكريم الصغير. |
| Ama sanırım baş nedimemin kendi elbisesinin parasını karşılayabilmesi hoş olurdu. | Open Subtitles | لكن أعتقد أنه سيكون جيداً إذا كانت اشبينتي تحمل نفقة فستانها |
| Arkasında durmuş, elbisesinin fermuarını açıyorum ve aynaya doğru eğilmeye başlıyor ki bu sayede yüzünü aynada daha rahat görebilsin. | Open Subtitles | انا اقف خلفها وأخلع سحاب فستانها وبدأت بالانحناء الى الأمام نحو المرآة وتستطيع ان ترى وجهها قريبا من المرآة |
| Ayakkabılarının, elbisesinin, makyajının hazır olduğuna emin ol. | Open Subtitles | احرصي على أن حذائها و ردائها و مستحضرات تجميلها جاهزة |
| Oh, gece elbisesinin sana yakışmayacağını düşünüyordum. | Open Subtitles | أوه، أنا أفكر ما يصبح من المؤسف مساء اللباس لكم ذلك. |
| Hungnam'da onu kaybettiğimde elimde elbisesinin bir parçası kaldı. | Open Subtitles | في هونجنام, وعندما فقدتها بقيتُ ممسكاً بقطعة من ملابسها التي كانت ترتديها |
| Bir gün 80 yaşına geldiğimde, ...ucuz bir dairede, tek başıma, BABY elbisesinin içinde öleceğim. | Open Subtitles | يوما ما عندما يكون عمري 80 سنة واسكن في شقة رخيصة وحدي اموت وانا ارتدي لباس الاطفال |
| İskoç Kraliçe Marry'nin idam elbisesinin tam olarak aynısını yapmıştım ve kalıbım bile yoktu. | Open Subtitles | لفستان (ماري) ملكة اسكوتلندا زياً للهالوين، ولم يكن لديّ نموذج لمطابقته |
| Eski fotoğrafçılar gibi, gördüğün ik sarhoş nedimenin elbisesinin altına kafanı sokarsın sen. | Open Subtitles | وأولُ إشبينةٍ للعروس ثملةٍ ، ستراها ستدسّ رأسك تحت ثوبها ، كمصورٍ من الزمن القديم |
| Kız arkadaşım elbisesinin modaya uygun olmasını istiyor. | Open Subtitles | ترتأي خليلتي أن ثوبها يجب أن يكون على صيحة حديثة. |
| Kontes elbisesinin uygun olmadığına karar vermiş. | Open Subtitles | (ماى) أخبرتنى أن (ألين) كانت ترى أن ثوبها لم يكن أنيق. |
| Şekeri azalt. Yarına kadar elbisesinin içine sığmak zorunda. | Open Subtitles | تمهل على السكر نريدها أن تتمكن من إرتداء فستانها بالغد |
| Genç kadın talibinin elbisesinin başarılı olduğunu belirten sesler karşısında erir. | Open Subtitles | وتذوب السيدة الشابة بعد أن بدا أن المتقدم للزواج بها يشير إلى فستانها الجميل |
| Bahse varım, yeterince iyi dinlersek, elbisesinin sesini duyabiliriz. | Open Subtitles | أراهن لو سمعنا جيدا نستطيع سماع فستانها |
| Yarın o kızın elbisesinin kaybolduğunu duymasam iyi olur. | Open Subtitles | من الأفضّل ألاّ أسمع في الغد أنّ هذه الفتاة فقدت ردائها |
| Elimi elbisesinin altından kaydırdım. | Open Subtitles | انزلقت يدي فوق ردائها ماذا وجدت ؟ |
| Akşam elbisesinin daha çok... | Open Subtitles | ... اعتقد ان اللباس المسائي سيبدو |
| Akşam elbisesinin daha çok... | Open Subtitles | ... اعتقد ان اللباس المسائي سيبدو |
| Hareket ettiğinde 6 metre öteden elbisesinin kumaşının hışırtısını duyabiliyorum. | Open Subtitles | وانا على بعد 20 قدم استطيع ان اسمع نسيج ملابسها وهى تتحرك على كرسيها . |
| elbisesinin içinde bir şey hissetmiş. | Open Subtitles | شعرت بشيء داخل ملابسها. |
| Bile bile ona vurmuş olsanda bu beni şaşırtmazdı... ..böylece hamile elbisesinin gerisine yaşamından geri kalanları saklayabilirdin. | Open Subtitles | لن اكون متفاجأ لانه جعلها تحمل من اجل ان يمضي كل حياته يختبئ وراء لباس الامومة |
| Kilise elbisesinin her tarafı çamur olmuştu. | Open Subtitles | في لباس يوم الأحد ومغطاة بالطين و الروث |
| Tina, lütfen Jennifer Lawrence'ın Oscar'daki elbisesinin bir kopyasını yap. | Open Subtitles | من فضلك يا (تينا) إصنعي لي فستان مطابق تماماً لفستان (جنيفر لورانس) في حلف الأوسكار. |