Ve birisi duygularınızı etkili bir şekilde manipüle edebiliyorsa demokrasi yalnızca bir kukla gösterisinden ibaret olur. | TED | وإذا تمكن شخص ما من التلاعب بعواطفكم بشكل فعال ستصبح الديموقراطية عرض عرائس عاطفي. |
Bugün takımımız büyüdü ve Hasini etkisini kullanarak tümör büyümesini ve metastazı etkili bir şekilde hedef alacak kombine tedaviler geliştiriyoruz. | TED | اليوم، قد نما فريقي، ونستخدم تأثير حسيني لتطوير علاجات مركبة ستستهدف بشكل فعال نمو الورم والانبثاث. |
Eğer hedefi iyileştirmenin bir yolunu bulabilirsek, astım hastalarını daha etkili bir şekilde tedavi etmenin de bir yolunu bulmuş olacaktık. | TED | لأنني أدركت ,أننا إذا وجدنا طريقة لاستهداف المعالجة يمكننا أيضاً أن نجد طريقة .لمعالجة مرضى الربو بفعالية أكثر |
Bundan dolayı da Roma, Kartaca ve Mısır gibi yerlerde sadece onların tahıl rezervlerini ele geçirerek savaşı etkili bir şekilde sürdürebildi. | TED | لذلك فإن روما شنت حرباً بفعالية على مواقع مثل قرطاج و مصر فقط لتضع يديها على احتياطيهم من الحبوب |
Bayan Ricoletti, etkili bir şekilde herkesin dikkatini çeker. | Open Subtitles | لقد قامت السيدة (ريكوليتي) بتشتيت انتباه الجميع بطريقة فعالة جدًا |
Müziğin içindeki duruluk bunu çok net ve etkili bir şekilde duymanızı sağlıyor. | TED | ونقاء الموسيقى يجعلك تستمع لها على نحو فعال جدًا. |
Küresel ekonomimize baktığımda fark ettim ki o da bir sistem, fakat uzun vadede etkili bir şekilde sürdürülebilir olmayan bir sistem. | TED | وبينما كنت أدرس نظامنا الاقتصادي، أدركت أنه مثل ذلك النظام أيضا، لكنه نظام لا يمكنه العمل بكفاءة لمدة طويلة. |
Onlar, dünyanın her yerinde nerede yoksulluk, eğitimsizlik ve adaletsizlik varsa, bu yerlerde bayiliklerini oluşturacak bir marka yaratmak için etkili bir şekilde çalışıyorlardı. | TED | كانوا يصنعون صورة لهذه العلامة بشكل فعّال لخلق علامة تجارية يمكن تلزيمها حول العالم، حيث يوجد الفقر والجهل والظلم. |
Doğruyu söylemek yetmez. Doğruyu etkili bir şekilde söylemek gerek. | Open Subtitles | إفشاء الحقيقة ليس كافياً عليك أن تقولها بشكل فعال |
Wisconsin Üniversitesi'nden Profesör Patricia Devine, gizli ön yargılarımızla nasıl mücadele edebileceğimizi ve bunları etkili bir şekilde azaltabileceğimizi bize gösterdi. | TED | المقدم من قبل البروفيسورة باتريشيا ديفين من جامعة ويسكونسن أظهرت لنا كيفية مهاجمة التحيزات الخفية بشكل مباشر وخفضها بشكل فعال. |
Çoğu atıklar asitik olmasına rağmen yorgun kaslar hâlâ normal sınırlar içerisinde pH'ı koruyor, bu da dokunun etkili bir şekilde bu atıkları temizlediğini belirtiyor. | TED | وبالرغم من أن مُعظم النفايات المُنتجة عبارة عن أحماض، إلا أن العضلات المُجهدة لا تزال تحافظ على درجة حموضتها ضمن الحدود الطبيعية، مما يشير إلى أن الأنسجة تعمل على إزالة هذه النفايات بشكل فعال. |
Avını çok etkili bir şekilde avlayabilmesini sağlayan karmaşık yollar oluşturmuş. | Open Subtitles | صنعت شبكة مُعقدة من المسارات، تُمكنها من اصطياد فريستها الحشرية بفعالية تاّمة. |
Tıp tarihi boyunca, yaşayan sistemlerde etkili bir şekilde mutasyonları belirlemenin, hastalığa sebep olan T'yi tekrar C yapmanın bir yolu yoktu. | TED | على مدى تاريخ الطب، لم يكن لدينا طريقة لتصحيح الطفرات النقطية بفعالية في أنظمة الحياة، بهدف تغيير المسبب للمرض ثايمين مرة أخرى إلى سايتوسين. |
ki ben bu işin tam bir döngü içerisinde yol almasını çok ilginç buldum. Basın hakkında yorumlar yapıyordum, olayları ve bilgiyi nasıl sadece medya sayesinde bildiğimizi anlatıyordum. çünkü aslında gerçek insanları bilmiyoruz. Çok azımız gerçek insanları tanıyor. ama bunlar basına geri gidiyordu, ve onlarda benim kirli çalışmalarımı etkili bir şekilde yayınlıyorlardı. | TED | والذي وجدته شيق للغاية في انه يسير في دائرة كاملة كنت اقوم بعمل تعليقات عن الصحافة, وعن كيف اننا نعرف حقائق و معلومات فقط من خلال الإعلام وذلك لاننا لا نعرف الاشخاص الحقيقيين القليل فقط منا يعرف الاشخاص الحقيقيين ولكن كان يعود الي الصحافة, وكانوا يشهرون, بفعالية, عملي القذر |
Bayan Ricoletti, etkili bir şekilde herkesin dikkatini çeker. | Open Subtitles | لقد قامت السيدة (ريكوليتي) بتشتيت انتباه الجميع بطريقة فعالة جدًا |
Eminim ki taşları etkili bir şekilde araç olarak kullanabiliyordu. | TED | ولقد كانت لديه القدرة على استخدام الحجر على نحو فعال كأدوات. |
etkili bir şekilde dijital bir kukla yarattık, böylece Brad Pitt kendi yüzü üzerinde çalışabilecekti. | TED | لذلك ، على نحو فعال أنشأنا دمية براد بيت الرقمية التي يمكن أن تعمل على وجهه. |
Ancak sağlıklı bir troid hücrelerimizi etkili bir şekilde yönetir, orda olduğunun farkında bile olmayan bizleri düzenli bir şekilde idare eder. | TED | لكن الغدة السليمة تدير خلايانا بكفاءة شديدة لدرجة أنها تحافظ على عمل أجسامنا بسلاسة دون أن نلاحظ وجودها. |
Bu maddeye maruz kalınmasında yüzde 93 pay et ve süt ürünleri tüketiminden çünkü besin zincirinde etkili bir şekilde yukarı tırmanıyor. | Open Subtitles | ومنتجات الألبان لأنها ترتقي في السلسلة الغذائية بشكل فعّال. |