Dans etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | كنت أمزح يا راي ليس عليك أن ترقص في هذا الموعد |
- Kesinlikle öğrenmeliyim. - Dans etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ــ بالتأكيد علي أن أرقص ــ لا، ليس عليك أن ترقص الآن |
Lütfen, acele etmek zorunda değilsin baba. | Open Subtitles | دورك الان يا أبي من فضلك ليس عليك أن تستعجل |
İstemiyorsan yardım etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ مساعدتي إن لم ترغبي في ذلك. |
Beni bu çılgınlığa sürüklediğin için... Bana teşekkür etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | على جري لهذا الجنون - لست مجبراً على هذا - |
Eğer istemiyorsan kabul etmek zorunda değilsin. Saçmalıyorum. | Open Subtitles | إن كنتي لا تريدين الذهاب ليس عليك ان تذهبي |
Kes şunu. Bana hiçbir şey için teşekkür etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | توقف عن هذا ، ليس عليك أن تشكرني كل مرة أفعل فيها شيئاً |
Anlıyorsun ya şimdi onların tüm B.S. yardım etkinlikleri için takvimini alt üst etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ترين الآن ليس عليك أن تزاحمي تقويمك بهراء كل تلك الأحداث الخيرية |
Sana yakışmayan şeyler yaptığında itiraf etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تعترف بأمور عندما لا يمتلكوا أدلة ضدك |
Konuşma yapıp herkese teşekkür etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تلقي خطابات تشكر فيها الجميع |
Kabul etmek zorunda değilsin ama bir parçan, geçmişinin seni yönlendirmesine izin vermek zorunda olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وليس عليك أن تعترف بذلك لي لكن هنالك جزء منك يعرف أنه ليس عليك أن تجعل ماضيك يكون مستقبلك |
Bu yolculuğa benimle devam etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تستمر معي في هذه الرحلة |
Hazır olana dek tek kelime etmek zorunda değilsin ama konuşana kadar da hiçbir yere gitmiyorum. | Open Subtitles | ليس عليك أن تنطق بكلمة قبل أن تكون مستعداً لهذا لكنني... لن أبارح مكاني حتى تكون جاهزاً |
Hazır olana dek tek kelime etmek zorunda değilsin ama konuşana kadar da hiçbir yere gitmiyorum. | Open Subtitles | ليس عليك أن تنطق بكلمة قبلأنتكونمستعداًلهذا لكنني... لن أبارح مكاني حتى تكون جاهزاً |
İlk günden kendini bu kadar harap etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تُعذب نفسك في اليوم الأول |
Teşekkür etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفعل |
Bir milyon dolar.. Bana yardım etmek zorunda değilsin Susan. | Open Subtitles | مليون دولار لا يجب عليكِ مساعدتي |
Her zaman başkalarını memnun etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ إسعاد الآخرين طوال الوقت |
Bana teşekkür etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليكِ أن تشكريني. |
Evet, bir kelime etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | -أجل، لست مجبراً على قول كلمة . |
Eğer istemiyorsan kabul etmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | إن كنتي لا تريدين الذهاب ليس عليك ان تذهبي |