İçlerinde, türlerini gelecek evrimsel döngüye taşıyacak olan genetik kodu taşırlar. | Open Subtitles | بداخلهم يحملون شفرة الجينات هذا سيأخذهم إلى المرحلة التالية من التطور |
Bu demek oluyor ki yaklaşık 6 milyon yıl önce yaşamış olan evrimsel bir büyükanne. | TED | وهذا يعني اننا نتشارك الأب الواحد .. أي ان اجدادنا في سلم التطور مشتركون والذين كانوا يعيشون منذ 6 ملاين عام |
Yapay zekânın evrimsel yolunu açan domino etkisi yaratan hareketi başlattık. | TED | نبدأ في حركة تأثير الدينامو التي تقطع الطريق التطوري للذكاء الإصطناعي |
Hakimiyeti yakalamak için oluşturulan evrimsel silahlanma yarışında, adaptasyon döngülerine şahit oluyoruz. | TED | وبالتالي نرى دورات من التكيف في سباق من التسلح التطوري لامتلاك السيطرة. |
evrimsel adımı atıp gerçekten yaşayan bir şey mi yapacaksınız? | Open Subtitles | بأن تأخذ تلك الخطوة التطورية وتبني شيئاً على قيد الحياة؟ |
Ama, tarihten biliyoruz ki, krizlerin bir çeşit evrimsel sıçrayışa yol açması mümkün. | TED | ونعرف من التاريخ أنه يمكن أن تحفز الأزمة نوع من الطفرة التطورية. |
Böyle yerler onlar için, evrimsel bakımdan insanlardan daha cazip bir nokta. | Open Subtitles | حسنا , هذا يضعهم في أعلى علامة تطورية . أكثر من البشر |
Ve fakat insanlar ilginç bir şekilde evrimsel düşünmeyi, normal düşünmeye -bizim düşünmemize- uygulamaya direniyor. | TED | ومع ذلك يقاوم الناس بشكل ملفت للنظر.. فكرة تطبيق نظريات التطور لطرق التفكير..طرق تفكيرنا. |
Bu nedenle kanser tuhaf, kısa ömürlü, kendi kendine zarar veren bir yaşam formu olarak düşünülebilir -- evrimsel bir çıkmaz. | TED | لذا فمن الممكن التفكير في السرطان علي انه كائن غريب قصير الأجل ومدمر طريقه في التطور خارج الجسد مسدود |
Aslında oluşturdukları sinir sistemi, bu özel bilgi işleme yapıları tüm evrimsel süreci son derece hızlandırdı. | TED | لذا فذلك الجهاز العصبي، حقيقة أنها بنت هذه البنيات المعلوماتية الخاصة، سرعت بشكل مذهل عملية التطور. |
Tür olarak bir çeşit evrimsel dengede miyiz? | TED | هل نحن في نوع ما من التوازن التطوري كأجناس؟ |
Aslında, üreme ile ölümün kaçınılmazlığının evrimsel olarak birlikte devreye girdiklerini söyleyebilirsiniz. | TED | في الحقيقة، يمكنك القول بأن حتمية موت أجسادنا تدخل في الزمن التطوري في نفس اللحظة عند دخول التكاثر الجنسي |
Akbabanın evrimsel rolü toprağı ölümden sonra oluşan zararlı zehirlerden kurtarmaktır. | TED | الدور التطوري الذي تضطلع به النسور هو تخليص كوكبنا من السموم الضارة التي تنتج بعد الموت. |
Aralarından birkaçı, evrimsel biyoloji üzerine verdiğim dersi alıyordu. | TED | والبعض منهم كانو طلاب عندي في مادة علم الأحياء التطورية. |
Belirsizlik çok kötü bir şeydir. evrimsel olarak kötüdür. Eğer onun yırtıcı bir hayvan olup olmadığından emin değilseniz, çok geç. | TED | الآن، الشك شيء سيء للغاية. إنه من الناحية التطورية هو أمر سيئ. إذا كنت غير متأكد أن ذلك مفترس، سيكون الأمر متأخرا جدا. |
Kapitalizmin görüşü bunun bir evrimsel çözüm-bulgu sistemi olduğudur. | TED | عبقرية الرأسمالية أنها نظام بحثي للحلول التطورية |
Bireylerin, başkalarının hayatlarına önem vermediği evrimsel bir sürecin yan etkilerisiniz. | Open Subtitles | أنت أحد الآثار الجانبية لعملية تطورية قليلاً ما تهتم بحياة الأفراد |
Şimdi benim gibi sosyal bilimciler için milyonluk sorumuza gelelim: Bu merdiven evrimsel tasarımın bir parçası mı? | TED | والآن هاهو سؤال المليون دولار لعلماء الإجتماع أمثالي: هل ذلك الدرج الصاعد هي خاصيةٌ من خصائص تطور تصميمنا ؟ |
Diğergâmlığın bir matematiksel denklem kullanarak, evrimsel mantığını açıklayan bir yolla ortaya çıktı. | Open Subtitles | بإستعمال مُعادلة رياضيّة, خرج بطريقة توضّح المنطق التطوّري في الإيثار. |
Çok açık ve net olacağım çünkü sen ve ben evrimsel bir durumla karşı karşıyayız. | Open Subtitles | سأكون واضحاً معك لأننا نواجه مشكلة متجددة |
Kendi evrimsel tarihine sahip olan ve bizden çok daha ileri düzeyde gelişerek yıldızlararası uzayda devriye gezen yabancı bir medeniyetle ne gibi bir ortak noktamız olabilir ki? | Open Subtitles | مالذي يُمكن أن يكون مشتركاً بيننا و بين حضارةٍ فضائية بتاريخ تطورها المنفصل الخاص بها و التي قد تكون أكثر تطور منا بمراحل |
Sanatın, yalnızca evrimsel bir araç olduğunu söylüyoruz. | Open Subtitles | لذا، نحن نقول أن الفنّ مجرد أداة تطوّرية |
Toksisite yükseldikçe, direniş de milyonlarca yıldan fazla süren evrimsel bir silahlanma yarışında gerçekleşir. | TED | بتزايد السمية، تتزايد المقاومة أيضًا، في سباق تسلح تطوري يحدث منذ ملايين السنين. |
Bunun nasıl bir evrimsel üstünlük sağladığı hakkında kimsenin bir fikri yok. | Open Subtitles | لا أحد لديه أيّ فكرة عن الميزة التّطوّريّة تلك التي منح اياها. |
Ancak bilimadamlarımız senin evrimsel zincirde önemli bir aşama olduğunu saptamış olmakla beraber aradığımız kayıp halka hala bizi uğraştırıyor. | Open Subtitles | لكن علماؤنا بالفعل قرروا بينما أنت خطوة مهمةَ للأمامَ في السلسلةِ التطوّريةِ الحلقة المفقودة التي نَبْحثُ عنها ما زالَتْ تُراوغُنا |
Bu tip bir seks, evrimsel bir içgüdüdür beyler. | Open Subtitles | الجنس غريزة أساسية ياأفاضل مثال |
Hırs aydınlatır, evrimsel ruhun özünü yakalar ve yolunu kısaltır. | Open Subtitles | ، الطمع يوضّح ، يخترق ، ويأسر جوهر روح التطوّر |