Tartıştınız, kavga etmeye başladınız ödülünü duvara fırlattın, ve o da senin taşaklarına vurdu. | Open Subtitles | أنت تجادلت معه، وانت الذي بدأت القتال أنت رميت جائزته التي على الجدار وهو قام بركلك في الخصيتين |
Bana yulaf lapasını fırlattın. Ve ben de biraz sana fırlattım. | Open Subtitles | لقد رميت علي القليل من العصيدة عند تناول الفطور, ورميت أنا رداً عليك |
Az önce pencereden 5000 avro fırlattın! | Open Subtitles | لقد ألقيت لتوّك خمسة آلاف يورو من النافذة. |
Sana aşkımı verdim, sen ise suratıma geri fırlattın ve beni duygusal olarak ağır yaraladın. | Open Subtitles | أعني, أعطيتك حبّي وأنت رميته في وجهي.. وهذا تقريباً جعل فيّ جرحاً لا يزول بالمعنى الرومنسيّ |
Bana elini bile sürmeden duvara fırlattın. | Open Subtitles | ألقيتني على الحائط بدون أن تمد يدك علي. |
"At" dedim sana ama sen yüksekten fırlattın. | Open Subtitles | أنا طلبت منك أن تسلمها لي أنت رميتها مباشرة علي |
Biraz önce pencerenden burrito mu fırlattın? | Open Subtitles | هل قمت برمي سندوتش بيريتو الآن من نافذتك؟ |
Son seansımızda sinirlendin ve bu vazoyu koridordaki pencereye fırlattın. | Open Subtitles | لقد غضبت أثناء آخر جلسة لنا و قذفت المزهرية من خلال نافذة القاعة |
Şimdi söyle bana o taşı neden fırlattın? | Open Subtitles | إذا كنت ابن الملك "اجوار" لماذا رميت هذه الصخرة ؟ |
Bir şişe şarabı yüzüme fırlattın. | Open Subtitles | لقد رميت زجاجة نبيذ كامله في وجهي |
Hey, az önce koridora bir şey mi fırlattın? | Open Subtitles | ماهذا بحق ؟ هل رميت شيئاً خارج الغرفة ؟ |
Ne var yani! En son geldiğimde, üzerime puding fırlattın. | Open Subtitles | في آخر مرّة جئت، رميت الحلوى عليّ. |
Az önce kablosuz telefonu ağaca mı fırlattın? | Open Subtitles | هل رميت هاتفنا اللاسلكي على الشجرة؟ |
O herifin arabasını kadına sen fırlattın. Şu trenin haline bak. | Open Subtitles | إنه أنت من ألقيت بسيارة ذلك الشخص . على سيارة تلك المرأة ، ناهيك عما فعلته بالقطار |
Siktiğimin şeyini dosdoğru pencereden fırlattın! | Open Subtitles | أنت ألقيت بهذا الشئ الملعون من النافذه |
Suratıma ne fırlattın? | Open Subtitles | ما اللّذي رميته للتّو في وجهي؟ |
Onu arabaya fırlattın ama Clark. | Open Subtitles | رميته على سيارة كلارك |
Beni pencereye fırlattın. | Open Subtitles | لقد ألقيتني من خلال النافذة |
Sen fırlattın sonra ben geri dönüp daldım ve buldum. | Open Subtitles | انت رميتها هناك، وعدت لاحقا، ووجدتها. |
Bir dolar eder o be. Resmen bir doları camdan fırlattın. | Open Subtitles | تلك تكلف دولار، أنّكِ أساسًا قمتِ برمي دولار من النافذة. |
Silahsız bir kadının sırtına bıçak fırlattın. | Open Subtitles | قذفت بسكين على ظهر امرأة غير مسلحة |
Kız kardeşim gibi fırlattın. | Open Subtitles | على اى حال, لقد قذفتها مثل البنات |
Bu zamana kadar, atabildiğin her şeyi üzerime fırlattın. | Open Subtitles | لطالما رميتِ كل ما بوسعك علي |
Üç hafta boyunca senin için yaptığım rüya evini alıp büyük bir hiddetle bana fırlattın. | Open Subtitles | وبعد ذلك إنتفضدتي ورميت بي بقوة مؤثرة، بالإضافة إلى منزل الأحلام الذي صرفت ثلاثة أسابيع أبنيه لك |
Ve sonra, sen sadece bunları yüzüme fırlattın değil mi? | Open Subtitles | و بعدها أنت ماذا .. ترميه على وجهي ، أليس كذلك ؟ |
Üç yıl önce kafama vazo fırlattın, ama ben yine de seninle kaldım değil mi? | Open Subtitles | رميتي مزهرية على رأسي، قبل ثلاث سنوات ، وبقيت معك ، صحيح؟ |