Bizimkilere benzer modeller aracılığı ile bu fırsatlara sahip olmak için, yıllık 150 milyar dolarlık finansmana ihtiyaçları var. | TED | لتقديم هذه الفرص عبر نماذج مشابهة لما فعلنا، سيتطلب ذلك 150 بليون دولار سنويًا في التمويل. |
Böyle gıpta edilecek fırsatlara sahip olan bu sabırsız miniğe, "Tekerlerin üzerinde" bir hayat geçirmesini dileriz. | Open Subtitles | لكل خدمات الحافلات بمثل هذه الفرص المحسودة نحن يُمكن أن نؤكد على تسرّع الشابّ |
Kurumsal Amerika'da başladım ve kesinlikle bireyin en önemli olduğuna inandım -- kadın ve erkeğin eşit fırsatlara sahip olduğundan emindim. | TED | فبدأت بشركة في الولايات المتحدة الامريكية وكنت مقتنعة تماما .. ان العمل ما هو الا نتاج فردي تام حيث يتوجب على المرأة والرجل الحصول على نفس العمل بنفس الفرص بنفس الشروط |
Her birimizin aynı fırsatlara sahip olacağı. | Open Subtitles | بحيث نملك جميعا نفس الفرص |
ABD Senatosu'nun işini gerçekten yapması gerektiğini hissediyoruz ve Senato'nun bize Amerikalılar olarak olanak sağlaması gerektiğini hissediyoruz: sadece dünyanın etrafındaki hukûmetleri ve engelli insanları yaptığımız iyi şeyler hakkında bilgilendirmek için değil, aynı zamanda engelli insanların ülkemizdeki diğer insanlar gibi seyahat etmek, yurt dışında okumak ve çalışmak için aynı fırsatlara sahip olsun diye. | TED | لذلك نشعر وبقوة أن على مجلس الشيوخ القيام بعمله، وأن على مجلس الشيوخ تمكيننا كأمريكين ليس فقط لنتمكن من مساعدة ذوي الاحتياجات الخاصة والحكومات في كل أنحاء العالم ليتعلموا عن العمل الجيد الذي نقوم به، ولكن مهم وبنفس القدر أن لذوي الاحتياجات الخاصة نفس الفرص للسفر، الدراسة والعمل في الخارج مثل أي شخص في بلدنا. |