- Emin değilim ama sanırım fısıldıyordu. | Open Subtitles | يمكن لا أكون معينة، ولكن أعتقد أنني سمعته يهمس. |
Gülme ama, komünyona gittiğimde, sanki İsa bana bardağın içinden bir şeyler fısıldıyordu. | Open Subtitles | حسناً، لا تضحك لكن حين أذهب للقربان المقدس يبدو وكأن المسيح يهمس إلىّ من داخل الكأس |
Evet ama Dr. Fisher fısıldıyordu, ki bu durum onun bu görüşmenin gizli kalmasını istediğini gösterir. | Open Subtitles | نعم، ولكن الدكتور فيشر كان يهمس والذي يدل على رغبتها بالحفاظ على سرية المحادثة |
Rüyamda Archangel kulağıma Wonka Altın Bileti'ni nerede bulabileceğimi fısıldıyordu. | Open Subtitles | لكني حلمت أن ملاكاً همس لي بأذني عن مكان البطاقة الذهبية |
Karısı Emma'ya son günlerinde bunu fısıldıyordu. | Open Subtitles | همس لزوجته إيما، في آخر أيامه. |
Fakat... sanki Bilinmeyen Asker in ruhu "Cesaret kardeşim, ümidini kesme" esin ve umut mesajını fısıldıyordu. | Open Subtitles | كما لو أنّ روح الجنود المجهولة "همست "تشجّع أخّى ، تحلى بالأمل |
Ve arkadaşı da kulağıma "Hernnya" diye fısıldıyordu. | Open Subtitles | ولقد همست صديقتها فى أذنى بـ "هيرنيا" |
TA bunları fısıldıyordu ben de iyi bir şeyler olacağını düşündüm. | Open Subtitles | هذا المدرس كان يهمس به لذلك أنا اعتقد انه قد يكون جيد |
- Emin değilim ama sanırım fısıldıyordu. | Open Subtitles | لست متأكدة أعتقد أني سمعته وهو يهمس |
Ama sürekli fısıldıyordu ve çok sessizdi, bir şey saklıyor gibiydi. | Open Subtitles | كان دائماً يهمس كأنه يختبئ من شيئ ما |
sürekli adımı fısıldıyordu. | Open Subtitles | . مافتئ يهمس باسمي، مراراً و تكراراً |
"Beni Profesör Lindebrook için al." diye fısıldıyordu sanki. | Open Subtitles | بدا وكأنه يهمس لي: "أشتريني للأستاذ (ليندنبروك)" |
Peki ne fısıldıyordu? | Open Subtitles | ما ذا كان يهمس ؟ |
Pek fazla konuşmuyordu. Konuştuğunda da fısıldıyordu. | Open Subtitles | لم يتحدّث كثيراً أو كان يهمس |
Kulağına ne fısıldıyordu. | Open Subtitles | متى؟ عندما همس لك |